Bazen, Biz
Bazen yine gün doğar yeniden, sabah güneşinin uhrevi gözleri dolar gözlerimize, sanki o geçmiş, tavana sıkışmışken parçacıkların ayrılıp seni yarattığını hissedersin, çünkü artık mantık, akıl, anlama yetisi, hepsi… artık bizim için değildir, değil!
Elbette bazen “The Mother Road” ‘un üzerinde çürümeye yüz tutmuş bi’ kâğıt parçasıdır yaşananlar ama inanırız her şeye rağmen, o şarkıda dediği gibidir yaşantılarımız, çok uzaktan geldik belki, bir çoğumuz zamanın içinde kayboldu, bir çoğumuz sokakların arasında, yine de her sokağın, her caddenin çıkışı, daima bi’ yola çıkıyordu, aradan esen bi’ rüzgârın bize fısıldadığı gerçek bi’ şey vardı,
“You never trust the World, we are,
Comre here again my love,
But if you wake the time the sun awakes,
But if you dream again,
My heart awake,
But if you dream my love,
We’ll go”
Nasıl hissettiğini, belki de kimse hissedemeyecek, var-oluş bi’ rüzgâr gibi çıplak vücutlarımıza çarparken karışılacağız, o şarkıda dediği gibi hayallere inanırsan, inanırsak o zaman gideceğiz, gideceğimiz zaman, zamanın anlamsızlığı var-olmayacak! Bir yolun içinde devamlı küçülen geçmiş, devamlı büyüyen bi’ gelecek olacak, elbette her şey karanlığın içinde kalırken rüzgar çıplak kollarımıza çarpıyor, bi’ çınar ağacının yaşlılığı gibi ezilince başlıyor yaşamak dediğimiz hastalıklı süreç, yine de o sokaklarda, caddelerde, yollarda bir gün karşılaşılacak olmak, eski bi’ sokağın içinde anılar saklamış uzun bi’ giriş kapısı önünde öpüşmeleri anımsanacak, belki de o şarkı artık sonsuz bi’ döngüye alınacak, birlikte bi’ playlistte var-olacağız ve sadece o şarkı olacak bizi var-eden playlistte! O şarkının notasında kaybolmamız gerekliliği, hangi şarkının sonunda yok olmamız gerekliliği artık bizim için yaz yağmurlarında saklı, belki de Bob Dylan’ının dediği gibi, “cevap, rüzgârda saklı dostum,” değimindedir saklı olan şey,
Belki de gerçek artık, el ele tutuşup etrafında dönen iki aşığın arasında var-olan sevgidedir! Her zaman dediğimiz gibi, “Konuşmak artık anlamsız, susmak artık gereksiz, yaşam artık bi’ Terrence Malick filimdir,”
Zamanı ve gerçekliği bükenler için, tavanda var-olanlar için, sokakta, caddede ve yolda var-olmak için deneyenleriz. Biz intiharı çok ciddi, yaşamı çok anlamsız bulanlarız, ellerimi tutacağını ve bir sahilde koşarken etrafımızda var-olan veya var-olacak her şey eriyerek rüzgâra karışacak, biliyor musun, o an, her şey koşarken çıplak vücudumuza çarpan rüzgarla biz olacak.
Bizim için artık, “ben” ‘likler yok oluyor küçülen yolun içinde, geçmişin içinde sakladığımız gerçekler var-oluyor bir anda, hangi anın içinde henüz bilmiyoruz, bilmekte istemiyoruz, bilmek dahi bilgi dahilinde hiç önemli gelmiyor bu yaşananların içinde,
Bizim için artık “biz” ‘lerin delice sokağın ortasında haykırmamız, delice koşarken yüzümüzde canlanan terlerin gerçekliği önemli oluyor, her anın içinde bize yapmacık şiirlerini öğretenlere karşı, toplumun tiksinç tavırlarına karşı, kurallarına karşı, zevklerine karşı, “biz” dediğimiz yeni bi’ gezegende var-oluyor, sahilde, ıslak kumlarda, yeşil çimenlerde… güneş çarparken “biz” oluyoruz!
Belki de 60’lardan kalma bi’ plağın üzerinde duran toz zerreleriyiz, yine de kime ne, “seninle var-olmak istiyorum” diyen bi’ kişiyle sevişmeye başladığında, plağın üzerine yassıyan güneş parıltıları bir anda belirecek, bir anda her şeyin var-olması, bir anda parıltısını saçması, sanki duvarda duran Dostoyevski portesi dahi ikimiz sevişirken Vasiliy Perov’un çizdiği o ciddi suratı dahi güldürmeyi başarmamızdaki inanç doğrultusunda bize inanıyorum. Var-olması sırasında koca bi’ gülümseme bırakması, belki de her şeyi aşmamıza yardımcı olamayacak,
Belki de hiçbiri olmayacak,
Belki de gerçekten hiçbiri olmayacak,
İşte… Çünkü… İnanlar anlayacak sadece, hayallerde var-olanlar, şarkılarda bir anda ağlayıp, bir anda gülenler, duygularını kontrol etmeyi kesenler, yaşama karşı ciddiyetini yitirmişler anlayacak… Biz kimseye artık bi’ şey açıklamak zorunda olmayanların çocuklarıyız. Çünkü biz, 60’ların çocuklarına inananlarız… Ve 60’ların çocuklarına inanmak, artık bi’ var-oluş biçimidir, elbet inananlar, bi’ gün kendi yıldızlarında eriyinceye kadar dans edip, o kalabalıkta birbirlerini bulacaktır…

Geçmişe sıkışmış ama bir gün, gün yüzüne çıkacakların ihtişamı vardır elbette… Kim bilir, belki de o gün, bugündür tekrar hayal kurmak için…
But if you dream again my love,
My heart awake…

Çağrı Dahbest
