Karar Sakin Bir Kalple Uygulanmalıdır

İlk şey: İnsan ancak kararlı olduğunda doğar; insanın doğumu kararla olur. Kararsızlık içinde yaşayanlar, henüz gerçek insan değillerdir. Ve milyonlarca insan karasızlık içinde yaşar, hiçbir şeye karar veremezler. Daima başkalarına yaslanırlar, onlar adına başkası karar vermelidir. Bu yüzden insanlar otorite bekler.

Otoriterliğin dünyada varlığını sürdürmesinin tek nedeni, milyonlarca insanın kendi kararlarını verememeleri. Onlara daima emir verilmelidir. Bir emir verilince onu uygularlar. Oysa bu kölelik, kendi ruhlarının doğumunu engelleme şekli. Karar, senin varlığında doğmalı çünkü bütünleşmişlik kararlılıkla doğar. Birkaç karar vermeyi unutma, kararların seni birey yapacak.

Kararsızlık nedir? Sen bir kalabalıksın demektir; içinde birçok ses birbirleriyle çelişmektedir ve sen o yoldan mı bu yoldan mı gideceğine karar veremezsin. İnsanlar ufak şeylerde bile kararsızlar; bu filme mi gitmeli, o filme mi, kararsızlar. Kararsızlık adeta yaşam tarzları haline gelmiştir. Onu mu almalı, bunu mu? İnsanları alışverişe gittiklerinde izle, kararsızlıklarını gör. Sadece bir mağazada otur ve gelen giden insanları -müşterileri- izle, şaşıracaksın; nasıl karar vereceklerini bilmiyorlar. Ve karar vermesini bilmeyenler, muğlak, belirsiz ve kafaları karışık kalırlar. Kararla birlikte berraklık gelir. Karar kapsamlıysa, kararın altyapınla bir ilgisi varsa kesinlikle doğarsın.

Şimdi bana gelip, “Sannyasa girip girmeme konusunda karar veremiyorum,” diyen bir çok kişi var. Benim onlara sannyasa girmelerini söylememi istiyorlar. O zaman da asıl noktayı kaçırıyorlar. Eğer sana, “Olaya dal ve sannyasin ol” dersem bir fırsatı, büyük bir fırsatı, karar verme fırsatını kaçırmış olursun – yine başkasına yaslandın- bu da bir ruhun gelişmesinin yolu değil. Bu, derin bir karar, büyük bir önemi var çünkü tüm yaşam tarzını değiştirecek, sana yeni bir vizyon kazandıracak. Yeni bir yönde ilerliyor olacaksın, bir daha aynı olmayacaksın. Böyle kapsamlı kararları insan kendi başına almalı. Riski almalı. İnsan ancak riskle, cesaretle doğar.

Ve ne zaman bir karar verirsen, unutma, bir karar verdiysen onu uygulayacaksın yoksa karar verme, çünkü o zaman daha tehlikeli olur, kararsızlıktan daha tehlikelidir. Bir karar verip onu uygulamamak seni çok çok güçsüzleştirir. O zaman karar vermemiş olmak daha iyi. Karar verip de onları asla uygulamayan insanlar var. Yavaş yavaş kendi varlıkların tüm inançlarını ve güvenlerini kaybederler. Yavaş yavaş her neye karar verirlerse onu yapmayacaklarını gayet iyi bilir hale gelirler. Ayrıklaşır, kendilerine karşı aldatıcı olurlar. Bir karar verirken, o anda bile, uygulamayacaklarını bilirler. Ne zaman karar vermişlerse onu asla uygulamamışlardır.

Çok ufak kararlar çok yıkıcı olabilir. Ufacık bir karar -“Bugünden itibaren sigara içmeyeceğim”- çok sıradan bir karar, çok bir şey içermiyor… Sigara içip içmemen önemli değil, varoluş devam eder. Yirmi yıl içinde verem olabilirsin ama tedavi edilebilir ya da iki üç yıl erken ölürsün. E, ne olmuş yani? Hiç gerçekten yaşamadın ki.

Ama ufak bir karar, sigara içmeme konusundaki çok önemsiz bir karar ve sonra onun uygulanmaması çok tehlikeli. Özgüvenini kaybedersin, kendi varlığına olan inancını kaybedersin. Güvensizleşirsin. Böyle kararlar vermemek -sigara içmeye devam etmek- daha iyi. Yapabilirsen içinde berraklık doğmakta, bir bulutun kaybolmakta, bir şeyin yatışmakta, yoğunlaşmakta olduğunu göreceksin. Bir karar, son derece önemi ve anlamlıdır.

Karar, sakin bir kalple uygulanmalıdır…

Lao-Tzu şunu kastediyor: Karar verirsen, bırak tüm kalbin onun içinde olsun, o zaman geri adım atmayacağından emin ol. Sannyasinlerime tekrar tekrar, “Köprüleri atın”, derken kastettiğim bu. Çünkü geri dönmüyorsun, o zaman köprüler niye kalsın? Merdiveni at, tekneyi batır çünkü tekrardan eski kıyıya geri dönmeyeceksin. Eğer tekneyi emniyete alırsan, demir atarsan bu senin hala vazgeçebileceğin, hala “Belki bir gün geri dönerim” diye düşündüğün anlamına gelir.

Birkaç ay önce Anup, ABD’ye gitti. Giderken ona, “Şimdi köprüleri tamamen at” dedim. O “Evet Osho” dedi. Şimdi ona sordum, “Ne oldu? Köprülerden ne haber?” “Bunu yapamadım” dedi.

Bu ne demek? Burada gönülsüzce bulunacak. Geri dönmek için kapıyı açık bıraktı, bütün her şeyi orada emniyete aldı, güvende. Ama sorun şu ki, burada bütünüyle bulunmazsa gelişemez. Ve bu bir kısır döngü: gelişemezse, birkaç ay sonra, “İyi ki köprüleri atmamışım. Osho’yu dinleyip köprüleri atmış olsaydım şimdi dert olacaktı. Burada bana bir şey olduğu yok. İyi ki oradaki her şeyi muhafaza ettim, her an eve uçabilirim.” diye düşünecek. Ve en akıllıca, en zekice şeyi yaptığını sanacak.

Ama öncelikle, kaçmak için köprüleri koruduğu ve kapıları açık bıraktığı için burada ancak isteksiz, kararsız, belirsiz bir şekilde bulunacak; hakkından vazgeçecek. Bu vazgeçiş olunca benimle olmayacaksın. Ancak sakin bir kalple karar verdiysen benimle olabilirsin. O zaman gelişme mümkündür! Gelişme, ancak o zaman mümkündür.

Öyleyse meseleyi anla; burada tamamen benimleysen gelişmen mümkündür, geri dönmene gerek kalmaz ve köprülere gerek kalmaz. Ama burada tamamen benimle değilsen o zaman köprüler gerekir. Ve kendini -beni dinlememekle iyi ettiğin için- çok zeki hissedersin. “Şimdi bak, burada bir şey olmuyor geri dönmeliyim. Bütün köprüleri atsaydım nereye varacaktım?” Mantıklı bir zihin bu şekilde işler, kendi intihar durumlarını yaratır.

Karar, sakin bir kalple ve başarı arayışında olmadan uygulanmalıdır; başarı sonra kendiliğinden gelecektir.

(Bilgelik yolunda tam teslimiyet çok önemlidir, Birey YOL’ a tam teslim olmadığında şok şey kaçırmış olur. “Bilgelik Yolunda, birazcık hamile kalınmaz. Işık Yazan” )

Email adresiniz paylaşılmayacak