29.1 C
Singapore

Gösterişsiz Delilik

The Man From Eart dizisini izlerken unutamadığım bir cümle var: “Aslında insan vücudu yaklaşık 190 yıl yaşayabilecek şekilde yapılanmıştır. Ama birçoğumuz kendimizi yavaş yavaş zehirleriz”. Sonra bu cümle üzerine sıkılmadan epeyce düşündüm. Deli, hayatın gururlu kaybedenleri ve zamanın içinde savrulmuş tüm insanlar ummadığı, beklemediği zamanlarda en zayıf yanlarından vurulmuştur. Vurulan bütün insanlar zehrini kendi içine akıtır ve zamanla ölür.

Oysaki dünyanın bütün delileri; açık havayı, taşın soğukluğunu, şehrin gizli dehlizlerini, karanlık sokaklarını ve uğultulu kalabalıkların kirletmediği yerlerde varlığını sürdürmeyi sevmiştir. Bu yüzden deliler; var olan düzeni kabul etmez, ortak payda olarak sunulan akıl anlayışını benimsemez, genel geçer cinayetlerle katili belli olmayan namus anlayışını savunmaz, çok reklamlı özel ya da kamu kuruluşlarının yaptığı sınava dayalı başarı sonuçlarını kabul etmesine imkân ya da olanak yoktur. Tam bu noktada Samuel Beckett’in şu sözüne atıf yapmak yerinde olacaktır: “Sonuna kadar deli kalabilmeyi başaran çok azdır. Çünkü düzen bizi, bütün o deliliğimizi, yaratıcılığımızı, soru sormamızı, farklı olmamızı, çocukluktaki rahatlığımızı teker teker elimizden alıyor. Sonunda uyumlu oluyoruz…” Sahi tam olarak neydi uyumlu olmak?

Belki de bu yüzden delilerde iki kişilik var. Biri yaratmak istiyor, öbürü yıkmak. Yaratıcı olan hangisi bilmiyorum. Çok da merak etmiyorum. Çünkü zaman içerisinde anlaşılan bir gerçek var: insanların kavgaları delilerle değil. Gerçekleştiremedikleri kişilikleri, mutsuz geçen çocukluk yılları, sonsuz kazanma hırslarıyla dolu başarı adı altında gizlenen kendi değersizlikleriyle ilgili. Yapılan kötü, saygısız ve kaba davranışı kişisel almayın; siz bu savaşta yer alan yel değirmenlerisiniz. Bazen sorun sadece; kaosa sebep olan sorunun kendi öznelliğindedir.

Bu yüzden gösterişsiz, kendi halinde olan insanları seviyorum. Dünyadaki bütün gelişmelerden haberdar olan ama duygularını yitirmemiş insanları. Tebrik almak için yanıp tutuşmayan, gündelik hayatın içindeki benlik sunumunda alkışın coşkusunu reddeden, gerektiği şekilde değil olması gerektiği gibi davranan, denizyıldızı hikâyesine inanan iyilik yapıp denize atan, bir tıkla hayatımıza girip bir tıkla yok olan değil, uyduruk sanal ağlara değil, sahici bağlar kuran insanları seviyorum.

Bütün bu gerçeklikleri gören ve tanıştığınızda o kişiyi hayatınızın neresine konumlandıracağınızı bilmediğiniz, ancak gerçeklikleri sizin kadar anlayabilen biriyle paylaşmak için heyecan duyduğunuz anlarınız oldu mu? Olmasını isterdim…

Gösterişsiz aşkın güzelliğine hayran kalırdınız. Uyumsuzluğun ne güzel bir uyum olduğuna şahitlik ederdiniz. Aşkta aidiyet duygusunun sahiplenme ve eril güçle değil, cesaret ve ruhla nasıl perçinlendiğini görürdünüz. Ölçü birimi olarak erkek- kadın tarafının taktığı altın ya da dolarların mevzu bahis yapılmadığı, kendi kişisel varlığımızı onurlandıran deli aşkların nasıl olduğunu anlardınız.

Burada söz konusu olan aslında uyumlanmak değil. Anlaşmak. Hatta anlaşılabilmek. Uyumlanmak yahut var olan bütün durumlara alışmak, gün sonunda güç karşısında boyun eğmeği gerektiriyor. Bugün boyun eğen kişi, yarın her şeye boyun eğen bir kişiye dönüşüyor. Çaresizliğe, baskıya, faşizme, ölümlere, eşitsizliğe. Haklısınız dünyada devrim için yola çıkanlar. 21. Yüzyılda başka olguları başka durumları değiştirmeyi düşünmeliydiler. Bu yolda harcanacak bir çaba ben gibi yer yer umutsuzluğun siyah rengine bürünen insanlar için umut olurdu.

O vakit paşa gönlümüz nasıl isterse oraya gideriz, haritaların bilinmeyen yerlerine gideriz, rüzgârın tenimizi ısırdığı tatlı esintilerde sonsuz sevişmelere gark oluruz. Yanımda bir canlının yatmasını neden bu kadar istediğimi şimdi daha iyi duyuyorum. Yaşamaya belki de her şeyin bittiği bir yerde başladım. Ya da kendi yaşamıma inanmıyorum. Ya da kendi varoluşum yetmiyor bana. Yanımdaki bir tene değip, yürek atışlarının duyabildiğimde; yaşamın gücünü algılıyorum. Bu yüzden gülmekten, sevişmekten korkmayın. Gülemeyen ve sevişemeyenlerden de çok uzak durun. Hayatınızı karartırlar.

-NOYANİST-

noyanist
noyanisthttps://ahkamustasi.wordpress.com/
#PerAsperaAdAstra |Lisans Ekonomi- Sosyoloji Tezli Y.L 😎 | Müptezel okuyucu |Bilime meraklı |#NeoBeat 'le başka bir dünya mümkün 🌳🍻 |Zaman İşçisi|

Updates

Bitcoin: A Quiet Rebellion

Not all rebellions are loud. Some are quiet, written in code, held in cold wallets, and passed between strangers who refuse to be controlled. Bitcoin is one such rebellion.

Navigating the Web3 Wave in Singapore

As the plane descended over the shimmering skyline of...

The Dawn of Bitcoin in California: Pioneers, Challenges, and the Quest for Legitimacy

In the early 2010s, a digital revolution was quietly...

Chasing Stars in Piccadilly Circus

Lila returned to London with a new perspective, her...

Don't miss

Pitcairn Update (v2.1)

On the 5th of November 2024, exactly one year...

AdAstraa.Net Pitcairn (v2.1) Güncellemesi Başarıyla Tamamlandı

You can quickly translate the update announcement into your...

Adastraa.net – Pitcairn Update (v2.1) Announcement!

We're pleased to announce that a major website update,...

Embracing Mortality, Celebrating Life: “1001 Nights Project”

Embracing Mortality, Celebrating Life: “1001 Nights Project” Raffles Place, SINGAPORE We...

Ad Astra Manifestosu

Bu şiir, 26 Ağustos 2020 gecesi Twitter’da, #perasperaadastra hashtagi...

Bitcoin: A Quiet Rebellion

Not all rebellions are loud. Some are quiet, written in code, held in cold wallets, and passed between strangers who refuse to be controlled. Bitcoin is one such rebellion.

Navigating the Web3 Wave in Singapore

As the plane descended over the shimmering skyline of Singapore, I couldn't help but feel a surge of excitement. The island city-state, often hailed...

The Dawn of Bitcoin in California: Pioneers, Challenges, and the Quest for Legitimacy

In the early 2010s, a digital revolution was quietly brewing in the tech hubs of California. Bitcoin, a decentralized digital currency introduced in 2009...

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here