”11 EKİM”

cümlelerime küçük harfle başlamak istiyorum, ada sahillerinde geziyorum. gökten yıldızlar toplayıp sabahtan akşama, akşamdan sabaha aylaklık yapmak istiyorum, Yusuf Atılgan’ı selamlıyorum.

tutarsızlığın tutarlılığım olduğu benliğimde amanlı/amansız güceniklikler biriktiriyorum, hepinize sesleniyorum ve elbette ütopyalar güzeldir!✌

“burda kural yok, ne imla ne ahlâk”

hoşgeldin! hadi imgelerle öpüşelim. sıkılırsak geliriz dünyaya yeniden. kendimizi doğururuz ne çıkar. çünkü mutluluk diyordu adam, her konuda tekrara düşecek kadar rahat olmak. içindeki veya dışındaki sesi sustur. o ses gerçeklerin ya da ihtimallerin sesi. biz başka sesler duyacağız. çünkü bazı inananlar satürn fısıldayacak diyor. ne olur beni de inandır.

ay’ın üzerinde oturmuş ayaklarımı sallıyorum. saatler geçiyor, günler geçiyor, aylar geçiyor, bir bakıyorum yirmidört bin yıl geçmiş. ben tekrara düşüyorum. bu defa adam yalan söylemiş, çünkü bazı tekrarlar her zaman mutluluk getirmezmiş. derken biri kızıl diğeri mor yıldızlar geçiyor önümden. kızıl olanı alıp avucumda tutuyorum. hissettiğim an dünyanın üzerine atlayıp depremler yaratmak istiyorum. yer yerinden oynasın, taş üstünde taş kalmasın. saçlarım pelerinim olsun da haksızlıkları, eşitsizlikleri, mecburiyetlikleri, savaş çıkaranları tokatlayayım istiyorum. isyan etmek, baş kaldırmak, avaz avaz bağırmak istiyorum. sonra bir bakıyorum benim ellerim çok küçük. tuttuğum yıldız ellerimden kaymış.

ay’ın üzerinde oturmuş ayaklarımı sallıyorum. kayan yıldızıma ağlıyorum, ellerimin küçüklüğüne, sıktığım avucumun güçsüzlüğüne. hem ayaklarımı sallıyor hem aşağıya bakıyorum. gördüklerim hoşuma gitmiyor, bu yüzden benim hemen uykum geliyor. alıp başımı gidiyorum, ay bile umrumda değil o an. terk ediyorum onu, aslında en çok onu sevdiğimden.

“tutarsız yanımdan öpsünler bence beni. “

fizik kurallarınca… bir bok anlamam fizikten. metafizikten bahsedebilirim ama. beni mahveden de budur belki. çünküsü bana kalsın, sana mor yıldızlar getirdim. bin yıllık uykumda yakaladım onları. yolda gelirken kendime bir kutu aldım. yıldızları ona sakladım, ellerimden kaymasınlar diye. tek bir kızıl yıldızı avucumda tutmaya gücüm yetmemişken şimdi milyonlarca mor yıldızım var. gücümün yetmediği yerde yardım almayı uyurken öğrendim. gözümü kızıl yıldızdan ayırmadım, pes etmiş değilim, hakkını vermek için kendimi incir ağacına benzettim. güçlenip öyle tutacağım onu, çünkü devrim bir gün gelecek bütün gümbürtüsüyle.✌

şiirsiz devrim olmaz! demişler. bu yüzden yıldızlar kuşandık. bir yandan da aylaklığa taptık, sonra yine şiir çıktı karşımıza ve ütopyalara inandık. tutarsızlık benim değil şiirin suçu. bana kalsa suç değil kusursuzluk. ben olsam beni tutarsızlığımdan öperdim.

elimde bir kutu mor yıldız, ay’ın üzerinde oturmuş ayaklarımı sallıyorum. bir sonra ki yenilgime kadar yine buradayım. bir sonra ki yenilgimde yine terk edeceğim. ama en çok ve hep ay’ı seveceğim.

imgelerle öpüşmek

imgelerle öpüştünüz. tabi eğer anlamını biliyorsanız.👋

The following two tabs change content below.

Dilan AYTAŞ

Latest posts by Dilan AYTAŞ (see all)

Email adresiniz paylaşılmayacak