Al sana hazırlık!

Anlamlı olmalı bu bana olanlar dediğim, yer yer de öyle anlamsız hatta can sıkıcı gelen şu anlar. Birer hüznün, birer heyecanın, birer beklentinin, birer hayat amacım neki'nin söylentili hisleri. Açık pazarda gibiyim, her şey

Filler sonra.

Görüyorsun öyle olmadığını hiçbir şeyin, günleri Eylül sanırken, bakıyorsun ki bir kuşmuş gün. Kuşlarsa birer kırağı tanesi. Vakit mesela eksiye düşmüş. Rüyalar göz açıkken görülmeye başlamış. Ruh açıkken kimse yokmuş etrafta. Bedenin

belirsiz.

“Saydamlaşıyordum bir şehre yabancı dolaşırken. Yok olmakla yerkürenin doğumuna şahit olmanın aynılaştığı anlardı bu anlar. Hep varmış gibi bir yokluk. Uyku gibi gelip geçen. Bildiğim birçok tümceyi savurdum bir uçurumun ucundan. Bir süre

Var eden siz sevgililer, benden memnun değilsiniz.

Dudaklarımdan süzülen duman gizli benin bir çığlığı aslına bakarsan. Birçokları gibi açık seçik kavga edemediğimi biliyorum. Ruhun odalarında sıkılıyor, bunalıyor, isyan ediyorum. Kimi zaman arıyor kimi zaman kaybetmeyi göze alıyorum.

Bilerek Gidilen Bir Bilinmezlik

Pablo Nouvelle- Ave kulağımda. Burayı her yürüdüğümde- sadece gündüzleri- geçtiğim yol üzerindeyim şimdi. Terastan gördüğüm ürkütücü dağın eteklerine doğru bir çizgi üzerinden hareket edecek ve aynı yolu takip ederek geri döneceğim.

Askıya Alınmış Zaman

Tüm hayallerin, zihin konuşmalarının, çenebaz düşüncelerin eşlikçisi siyah kuş, ölü bir kuş olmaktan öte geçemiyordu esasen. Aleda yaşamın ölüme geçişini dahası ölümün yokoluşa geçişini en ince ayrıntısıyla seyretme fırsatı buluyor, bu anı

Aynadaki Göğ Resim

Dönüp aynaya bakıyor Aleda. Lekeli aynadaki görüntüsünü arıyor kuşun. Sağa doğru çapraz bir adım attığında görüyor onun aynadaki yansımasını. Göğsünden aşağısında kurtçuklar debeleniyor. Üstünden iki gün geçmesine rağmen tüketememişler

Arzunun Ayak İzleri

Gölün oradan sağa kıvrılan bir yanı ağaçlıklı bir yanı göl olan yola girdim. Dümdüz uzanıyordu önümde yol. Sezginin gücü getirmişti beni buraya. İçimde bir yerlerde konuşan o yumuşak ses. Bir fısıltı gibi. Yürüyüş arzusu, tek

Açlık

Suyun ağırlığı altında yavaş yavaş dip yığıntısına dönüşüyordum. Uzuvlarım, kollarını açmış bir ahtapotun sudaki görüntüsünü yansıtıyordu. Savruluyordum, daimi yanlara olan savrulmanın zıttı bir durum olarak aşağı doğru iniyordum. İç

Yüce Hiçlik

Yüce olan sensin dedirtiyor sana aşk. Kırık kalbimle yola devam ediyorum ben. Aşkın eseri olacak o ben, esiriyim. Boşveriyorum. Aşkın yoksul bir ruh, bir yetinme olduğunu çoktandır biliyorum bende. Kırışık elbiseler sesinin yitik

Issız

Issız, karanlık ve nemli bir odada hastaları bekleyen hali ile yalnız ,bir o kadar kalabalık bir zihin örgüsü çevresinde, boğulacak gibi ağız dolusu kusma isteği ve etkisinde gelişen bir hıçkırık gelip sökün ediyor bedeninin ortasına,

10368000 an

— Son iki günde sorguladım bunları. 10185 gündür hiç böyle düşünmemiştim. Çok değil 405 gün sonra bir 3650 günü daha devirmiş olacağım. Her 3650 gün yaşamımın belirgin değişikliklerine şahit olacağımı gösteriyor. Fiziksel ve zihinsel

Bu Sefer Yeri Avuçlar Değil, Ayakların Yanı

Boş vakitlerimi dolduruyordum. Siyah bir ekranın önünde kimi zaman öylece durduğum oluyordu fakat bu tam olarak yaptığım işi anlatmıyordu. Elektrik kesintileri arasında aydınlanan ekranda birini görüyordum. Gördüğüm kişi tanıdık

Tilki yılında doğdum ben

Tilki yılında, tam ortasında yaşamın. Çemberin yarısını tamamlamış. Yıkılan buzdan kule bugün devrin sonu. Tan ağarıyor. Dokuz ay on günlük bir doğuş. Biliyorum. Bugün. Tersi kulenin gökkuşağı. Tilki yılında, ezberlenen bir doğum yılı.

Düşlük

İlk mi oluyor bu bilmiyorum. Mum ışığında yıkandım. Loşluk. Tenimden akan ışığı seyrettim. Dualitede arınmayı istedim. Boşluk. Onlarca böcek ısırığı kaşınırken. Üçgenvari dizili üç mum. Hoşluk. Realiter akillik