The Beatles’tan Önce: John Lennon
John’un babası Fred Lennon öksüzler yurdunda büyümüştü. Yurttan ayrıldığında 15 yaşındaydı. Çeşitli işler yaptı. En sonunda bir gemide sürekli bir iş bulmuştu. Sefere çıkmadan hemen önce Julia Stanley ile karşılaştı. Birbirlerini sevmişlerdi. Julia banjo çalmayı biliyordu. Beraber çalıp şarkı söylüyorlardı. On yıl boyunca Fred açık denizde seferde değil iken flört ettiler. Julia’ nın ailesi evlenmelerine izin vermeyince kendi başlarına evlendiler. Balayı gününü de bir sinemada geçirip ailelerinin yanına döndüler. Ertesi gün Fred üç ay sürecek yeni bir sefere çıktı. Geri dönünce kendilerine kiralık bir ev tuttular. Fred tekrar sefere çıktığında ise Julia hamileydi. 1940 yazında Liverpool ağır bombardıman altındaydı. Kimse Fred’in nerelerde olduğunu bilmiyordu. 9 Ekim 1940 tarihinde gökten bombalar yağarken sabah saatlerinde Julia bebeğini dünyaya getirdi. Adını koydular. John Winston Lennon. Fakat Fred ile Julia’nın birliktelikleri çok uzun sürmedi. Fred ortalarda yoktu. Julia ise başka biri ile yaşamaya başlamıştı. John teyzesi Mimi’nin yanında kalıyordu. Julia’nın zaman zaman yaptığı ziyaretler sonrası John onun hakkında birkaç soru soruyordu sormasına ama Mimi kaçamak cevaplarla durumu idare ediyordu, ona asla babasının kendisini terkettiğini ve annesinin başka biriyle yaşamaya başladığını söylemedi.
Sonunda John babasını unuttu. Onun için babası adeta ölmüştü. Fakat annesine karşı olan sevgisi asla ölmedi.
John ve Julia
John Dovedale İlkokulundan sonra , Mimi’nin evine çok yakın olan Quarry Bank lisesine gitmeye başladı. “Çok saldırgan bir karakterim vardı. Lider olmayı ,herkesin benim dediklerimi yapmasını, esprilerime gülmesini ve benim önderliğimi kabul etmesini istiyordum.”
En yakın ve daimi arkadaşı Pete Shotton ile Ivan Vaughan idi. Okul idaresi ile epey başları derde girdi. John çıkarttığı kavgalarda bazen dayak da yiyiyordu. Sanata karşı bir yatkınlığı vardı ama okuldaki durumu gittikçe daha da kötüleşiyordu. Üçüncü yıl sonunda öğrenci dosyasında yer alan en önemli not şuydu. “Ümitsiz , sınıfta bir soytarı, sadece başkalarının zamanını çalan biri.” Dosyada veliler için de bir yer bırakılmıştı. Mimi oraya şöyle yazmıştı. “En iyi altı kişiden biri.”
John annesiyle sık görüşmeye başlamıştı. Okulun sonlarına doğru pop müzik ilgisini çekiyordu. Mimi ise pop müzik yerine çocuk şarkıları ve ilahiler söylemesini arzu ediyordu. 1957 sonbaharında sanat okuluna başladı. Müzikle ilgili herhangi bir eğitimi yoktu ama kendi kendine ağız mızıkası çalmayı öğrenmişti. “Onu küçük yaşlarda keman veya piyano dersine yollayacaktım” diyordu Mimi. Fakat John ders ile ilgili hiçbir şeye bulaşmadan, (öğrenmeye zaman ayırmadan) herşeyi çok çabuk yapmak istiyordu. Bir gün Edinburg Liverpool arası bir otobüs yolculuğu sırasında elindeki oyuncak ağız mızıkasıyla tüm otobüsü çılgına çevirdikten sonra, otobüsteki rehber Edinburg’a varınca, eğer ertesi sabah durağa tekrar gelirse çok daha güzel bir mızıka hediye edeceğini söylemişti. John o gece hiç uyumadı. Sabah erkenden durağa gitti. Gerçekten de çok güzel bir mızıkaydı. Müzik konusunda ilk defa bu kadar cesaret verici bir davranışla karşılaşmıştı. Rehber ise neyi başlattığını bilmiyordu.
John’ un (aslında çok da fazla önemsemeden) dinlediği pop müzik sanatçıları Johnny Ray ve Frankie Laine idi. 1950 li yıllarda pop müzik insanlardan ve gerçek hayattan çok uzaktı. Hepsi Amerika’dan geliyordu ve gösteri dünyasının güzel elbiseler giymiş, yüzlerinde harika tebessümler taşıyan profesyoneller tarafından seslendirilen, adeta sadece tezgahtar kızlara ve genç annelere hitap eden bir müzik idi. Fakat sonra çok önemli üç şey oldu.
İlki 12 Nisan 1954 de Bill Hally “Rock Around The Clock” adlı plağı çıkardı.
Bill Halley
Britanya üzerindeki etkisi bir yıl sonra görüldü. “Blackboard Jungle” adlı film gösterime girdi. Film müziği ise bu müthiş rock and roll parçasıydı. Sinema koltukları yerinden sökülüyordu.
İkincisi Ocak 1956 da Lonnie Donegan tarafından piyasaya çıkartılan “Rock Island Line” idi.
Lonnie Donegan
Burada yeni ve ilgi çekici olan neydi? Herhangi tür bir müzik aleti ile herkes tarafından çalınabilecek kadar basit oluşuydu. Lonnie Donegan Skiffle adlı bu türü popüler hale getirmişti.
Üçüncüsü ve 1950 li yılların en heyecan verici olayı ise 1956 başlarında “Heartbreak Hotel” ile ortaya çıkan Elvis Presley idi. Bu parça ile ondört ülkede müzik listelerinin başında yer alıyordu.
Elvis Presley
“O zamana kadar hiçbir şey beni Elvis kadar etkilememişti.” diyor John Lennon.
Elvis gibi birinin çıkması kaçınılmazdı. Bill Halley’ e bir bakalım. Orta yaşlı, şişman ve kesinlikle seksi bir yanı olmayan biri, bu heycanlı müziği anlaşılmasına tam olarak katkıda bulunabilir miydi? Rock, tüm gençleri heycanladırıyordu. Elvis Presley gençliği heycanladıran, seksi bir görünüşe sahipti. Heycanlı parçalar söylüyordu ve sesi çok etkileyiciydi.
Bu olaylardan birincisi patlak verdiğinde John Lennon’un bir gitarı yoktu. Arkadaşlarından birini gitarını ödünç alarak birşeyler denemiş ama üstesinden gelemiyeceğini anlayınca geri vermişti. Annesi Julia’nın banjo çaldığını hatırlayarak ona gitti. Julia ona ikinci el bir gitar alarak bu konuda iyice cesaretlendirdi. O hevesle, birkaç ders aldı fakat hiçbir şey öğrenememişti. Ders almak sıkıcı gelince bu sefer Julia ona birkaç banjo akoru öğretti. Böylece birşeyler tıngırdatmaya başlamıştı. İlk öğrendiği parça “That’ll Be the Day” oldu. Mimi evde gitar çalınmasını istemediğinden ön taraftaki verandada kendi kendine çalıyor ve şarkı söylüyordu. Mimi “Gitar çalmak iyi güzel ama bu yolla asla para kazanılmaz” diye günde en az on kere hatırlatıyordu.
“Sonunda birşeyler şekillenmeye başlamıştı. Okulda bir grup kurduk. Eric Griffiths gitar, Pete Shotton Washboard, Len Garry ve Colin Hanson davul ve Rod banjo çalıyordu.” Kendilerine Quarrymen adını vermişlerdi.
İlk ortaya çıkışları Rose Street’de Kraliyet günü kutlamaları sırasında oldu. Bir yük arabasının arkasında birşeyler çalmışlardı. Her fırsatta müzik yapmaya çalışıyorlardı. Fakat grubun sürekliliği yoktu. John’un liderliğinde aralarında sık sık kavga çıkıyor ve sürekli eleman değişiyordu.
Ivan Vaughan farklı okullardan arkadaşı birçok kişiyi John ile tanıştırmış ve grupta yer almalarını sağlamıştı. 15 Temmuz 1956 tarihinde gene böyle bir arkadaşını tanıştırmak üzere getirmişti. John şöyle diyor:
“İşte o gündü . Paul ile karşılaştım ve herşey birden harekete geçti.”
Kaynak: Beatles-TR