Kategoriyi Tara

Blog

Penceremde Yansıma

şimdi gece ve sessizlikşampanya şişeleri patlamaya devam ediyor,otobüs şoförleri grev yapmaya  ve yağmurlu aylarda alerjik rinitim bana saldırıyorsanırım kokusunu unuttumsatıcının ceplerindeki tomar paralar,posta kutusundaki mektuplar ve

Yol ve His

Ruhuma herşey fazla geliyor ait hissettiğim tek bir yer vardı oda ellerimin arasından kayıp gitti İçimde durmadan kalbimi tırmalayan sesleri kaybettim Bir kalbim var mı onu bile bilmiyorum Mucizeye rastlamam şart yaratabilecek

Taedium vitae

Şehir aynı şehirAynı yüzleri görmek mi canımı sıkanŞarap aynı odamdaki bana fısıldayan duvarlarDeğişen tek şey belkide rüyalarıma giren şeyler Delirmeden yaşamak mümkün mü?Beni bu şehir anlamazkenKelimelere bu kadar hüzünlü

Bir dakika yirmi üç saniye

O gece kıvranıp durduğum yatağımda bütün gece tavanı seyretmiştim. Geceyi sabah ederken bulanık zihnime bir fincan kahve dökmek için yataktan çıkıp mutfak masasına kurulup bilgisayardan günün akışına bakmak için açtığımda ekranın

bilmiyorum

ağırlığımı tartamıyor toprakzaman ayağını bastığın yeringeçiciliğibugün yazmayacağım demiştim oysauzaklaştıkça yakınlaşıyor muyum yoksabugün çizmeyecekti teller geçmek isteyeni bir çocuk gördüm, elinde kerpetenoyuncak ayısının dişlerini

Al sana hazırlık!

Anlamlı olmalı bu bana olanlar dediğim, yer yer de öyle anlamsız hatta can sıkıcı gelen şu anlar. Birer hüznün, birer heyecanın, birer beklentinin, birer hayat amacım neki'nin söylentili hisleri. Açık pazarda gibiyim, her şey

İNLEYEN

Bu sabah içtiği ilaç ve alkolün etkisiyle J. onu Kafka’nın böceği gibi hayal etmişti acaba onun öyle bir hayatı mı vardı da bu kadar gizem doluydu ya da Oğuz atayın Turgut’u gibi birden fazla kişiliği mi vardı ve J.nin bunu çözeceğini

Dönencede Sayhalar: Haziran – 2023 (1)

Uludağ / Haziran 2020 / Selimcan Yelseli Sessiz kaldığımız yerlerde büyüyen skandallara karşı, onları zamanı gelince bir nevi ıslah etmenin, yani yeri geldiğinde varlığı inkar etmeye kadar varabilmenin mesut vazgeçmişliğine kim

Filler sonra.

Görüyorsun öyle olmadığını hiçbir şeyin, günleri Eylül sanırken, bakıyorsun ki bir kuşmuş gün. Kuşlarsa birer kırağı tanesi. Vakit mesela eksiye düşmüş. Rüyalar göz açıkken görülmeye başlamış. Ruh açıkken kimse yokmuş etrafta. Bedenin

belirsiz.

“Saydamlaşıyordum bir şehre yabancı dolaşırken. Yok olmakla yerkürenin doğumuna şahit olmanın aynılaştığı anlardı bu anlar. Hep varmış gibi bir yokluk. Uyku gibi gelip geçen. Bildiğim birçok tümceyi savurdum bir uçurumun ucundan. Bir süre

Pazar ve Pazarlık

Bir pazar yerindeyim. Her satıcı bambaşka şeyler bağırıyor, kendilerini duyurmak için. Etrafım kalabalık, hiçbirini tanımıyorum. İster istemez çarpıştığım insanlar ve sinirli bakışları. Yakınımda olan tezgahların kokusu. Yer yer baharat,

Yaşlı Bir Kedinin Hiç de Tuhaf Olmayan Hikayesi

İnsanlara, insanlığa, insan olmaya, insan doğmaya ve insan dünyaya getirmiş olmaya; dolayısıyla en çok da kendime öfkeliyken ve sonra dünyaya fırlatılmış olmaya inanmanın ruhsal rahatsızlığına rağmen hissettiğim vicdani rahatlıktan başka

çocuk hâlâ

saklanmak istiyorumen ince ağacın gövdesindebir tek kalbimi dayayarak yaşlı gövdeyesaklanmak istiyorum karınca yuvalarınatek parmakla oymak karanlığıçevirmek küçük bir ekmeği sırtımdasaklanmak istiyorum babamın eteğinin altınaannemin

Sesimizi duyan yok mu!

İçimde kaybettiğim bir çocuk var. Üstü başı kirlenmiş. Elleri ve dizleri kan içinde. İçimde bir çocuk öldü. Hiç oynayamadığı oyuncakları ile enkaz altında kalmış. İçimde ölen bir baba var. Masaya oturmadan ben tokum diyerek bir köşede

biz olabilmek neydi?

Bir ve birin katları yine bir. Oruç Aruoba sormuş bu soruyu, “ile” kitabında. Üzerine düşünmek istedim, ama benimki patolojik bir inceleme olmayacak. İnsan sevdiğine nasıl bu kadar patolojik bakabilir onu da anlayamıyorum. Mesleksel göz

Tanıma Girişimi

Öznel mutluluk üzerine dayalı bir dünyayı hayal edemiyorum. Hayatımızdaki sistematik başarılar, fonksiyonel kararları daha iyi almamıza yardımcı oluyor sadece. Alanımızı oluşturmak, ilerlemek ve sonrasında konfor alanımıza bağımlı hale

Karanlığa alıştık, yanarak aydınlanıyoruz…

Acı ormanlarında yürümek acıtıyordu yüz hatlarını. Hatalarının her defasında yüzüne vurulması gibi bir histi. Biraz daha acısız olanı. Geçmişin karanlığını aydınlatan gelecek yangını. Ve arada kalan bir gün. Bugün. Düne

mavi bir kelebek kozası ve hayaletler gibi

Belli bir dinamikte sabit bir ‘şey’ olmakla başlar tüm hikaye. Beyninin kıvrımlarına yaklaşarak mükemmel hissedersin. Bir gün olur, an’ların sıkışmış eziyetini üzerinde taşırsın. En basit olasılıkla çok fazla ‘şey’ barındırırsın. İki

S.

18Yaz'17 Çok eski bir yerden geliyorum. Uyandığımda hava kapalıydı. Tam kalkıp kahve suyumu koyarken yağmur yağmaya başlamıştı ve ilk aklıma gelen şey yazın ortasında Kızılay’ın ara sokaklarında çok sevdiğim bir bara arkadaşlarımın

Hayatın Dinamiği

Son zamanlarda bakış açımı değiştiren, önemini canımı acıtarak bana gösteren bir fizik dersi aldım. Daha önce delta hız (Δv) ve bağıl hız kavramlarını duyduysanız bile çok basitçe anlatacağım. Merak etmeyin kuantum fiziği kadar karışık

O Eylül

Eylüldü… Bir yerlerdeydim. Uzaklarda olmaya duyduğum özlemi biraz olsun dindirmek için düşmüştüm yollara. Biraz Kaş, Biraz Demre, en çok Kumluca… Kaçmanın yolunu bulmak için geçtiğim her yerde kendimi de bulmak istiyordum. Biliyordum

Yol boyunca …

Uzun yolların üzerinde ki aralıklı çizgiler. İlerledikçe anlıyorsun hareket halinde olduğunu. Belirli bir hıza ulaşıyorsun ve dümdüz bir çizgi halini alıyor. Arada ki boşluklar kayboluyor. Mesafe ayarlanmıyor. Öylesine dümdüz. Öylesine

Öfkenin Başkaldırısı  

Maharetli bir budala, evvelden aşinadır öfkesine. Başkaldırı ise gereken ölçüde dünyanı karartır, sessizce grileşir. Bizimle sevişen hikayelerimiz vardır, dışarıdaki ayaza benzer. Hayallerin ne kadar geniş olursa olsun, dalgınlığa

gökyüzünde bi’ krallık var

gökyüzünde… gökyüzünde bi’ krallık var. umut verici çığlıklar delirebilir miydi? aşırılık dünyaya gülümseyebilir miydi? bir tüy gibi sevgi herkeste doğabilir miydi? gökyüzünde… gökyüzünde bi’ krallık var.