DEĞİŞİM

“Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz.” “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”

[Heraklitos]

Kesinlik denen bir şeyin varlığından bahsetmek zorlaşır, bu kadar fazla değişimde. Herhangi bir durumun her şart ve koşulda sonuçları değişkenlik gösterirken, şart ve koşulların da evrendeki değişimde beraber sürekli değiştiği gerçeği ile kesin yargılara varma ihtimalimiz ortadan kalkıyor. O zaman çok fazla bilinmeyenli ve sürekli değişkeni olan denklem içindeyiz. Çok fazla değişim söz konusu iken, sürekli değişen sonuçlar da varken bir kesinlik aramak mümkün olmuyor zaten. Sadece havada kalan, altı boş dogmalar ortaya çıkıyor. Oysaki tüm her şey değişken iken değişmeyen bir şey aramak çok saçma bir şey oluyor. O zaman bilinmezliğin ortasında, kesinliğin bu kadar dışında olunca mutlak bilgiye erişme ihtimalini çok zorluyor. Bu aslında mutlak bilgiye varamayınca ya da ulaşmak için şüpheyi meydana getirir. Felsefik düzlemde ele alırsak eğer; bilinmezliği ve şüpheciliği savunan agnostikler ve septikler ayrı felsefi görüşler olup, bilinmezliği ve şüpheciliği ayırarak savunurlar. Oysaki ikisi de birbirini tamamlayan ama aynı şeyi reddeden düşüncelerdir.

Günlük hayata bakacak olursak eğer, her olaya verdiğimiz tepkiler aynı mıdır? Hayır, tabiki. Sürekli karşı karşıya geldiğimiz olaylar da bile daha farklı tepkiler veririz. Sebebi ise olayların bizlerin sürekli farklı ortam, an, şartlar ve ruhsal durumda olmamızla ilgilidir. Aslında karşılaştığımız aynı durumlar bile birbirinden farklıdır. Değişken şartlarla birlikte başkalaşmıştır. Yediğimiz her yemekten, içtiğimiz her şaraptan, sigaradan aynı zevki mi alırız? Birebir ölçülü, aynı reçeteli yemekten ve yahut şarap, masa, mekan aynı olsa dahi. Hayır tabiki. Çünkü hiç bir şeye tek başına bakmıyoruz. Bir çok bileşenle bakıyoruz, tadıyoruz, hissediyoruz. Her gün baktığımız manzara aynı mı görünür bize, aynı mı görürüz? Tek bileşenin bile değişmesi sonuçları değiştirir. Baktığımız, gördüğümüz, tattığımız her şey değişir. Oysaki, biz sürekli aynı olmasını isteriz; tüm bu dengeyi, düzeni reddederek. Kendimiz bile aynı kalamazken her şeyin aynı kalmasını beklemek büyük yanılgı değil midir? Sürekli değişkenlerin yanında akıp giden, durmayan bir de zaman etkeni varken. Sürekli akıp giden zamanla, sürekli geride bıraktığımız zamanla edindiğimiz tecrübelerle bambaşka bakıp, başka görürken; baktığımız şeylerdeki sabitlik fikri niye? Onların da değişme fikrine neden karşıyız? Böyle bir beklentiye neden giriyoruz? Aslında kendimizin değiştiğinin farkında olmadığımız içindir. Tıpkı Dünya’nın dönüşünü farketmemiz gibi. Dünya dönüyor, katmanlar dönüyor, bizler de dönüyoruz, tamamının döndüğü gibi. Dönüşü farketmememiz Dünya’nın dönmediğini iddia edebilmemize sebep olabilir mi? Bizler de tam olarak bunu yapıyoruz aslında. Değişimin içinde iken değişimi reddediyoruz, tamamen dışındaymış gibi düşünüp, hareket ediyoruz. Hasta bir çocuğun hasta olmadığını iddia edebilmesi kadar gerçektir aslında.

The following two tabs change content below.
🖇 dışarıda yağmur, biraz şarap, içeride rodrigo

Latest posts by Winesappiens (see all)

Email adresiniz paylaşılmayacak