Gündelik Yaşamda Zen

Günün birinde bir keşiş Zen Ustası Joshu’ya sormuş ‘Zen nedir? Lütfen öğret bana’. ‘Kahvaltı ettin mi?’ diye sormuş Joshu ‘Evet, Usta’ demiş keşiş. ‘Öyleyse’ demiş Joshu ‘git çanağını yıka’. Zen özel bir şey değildir. Zen sizin dininizdir benim dinimdir. Japonların dinidir. Zen kızılderililerin, İslam’ın dinidir. Bir felsefedir. Zen’i öğrenmek istiyorsanız Asya’da uygulanan geleneksel yolları izlemek zorunda değilsiniz. Yürürken, yemek pişirirken, araba ve bilgisayar kullanırken, koşarken, dansederken, tenis ya da futbol oynarken de Zen’i uygulayabilirsiniz. İşte bu kitap ta bunun için yazıldı.

BAŞLARKEN

Otururken otur, Yürürken yürü, Çalışırken çatış.
Zeni deneyimlediğim ilk haftasonunda öğretmenimin bana söylediği işte buydu. Üniversitede Çin dili öğrenimi görürken Çin kültür ve dinleriyle ilgilendiğim sırada Ch’an (Japoncada Zen) ile de karşılaşmıştım elbette. Uygulamaya ise o haftasonu eve döndüğümde başladım:
Otururken otur. Oturma çalışması yaptım, bir çocuk gibi doğalca oturma. Yıllar boyunca içime işlemiş olan acılar dağılıp gitti bedenimden.
Yürürken yürü. Bedenim adım adım yürümeyi öğrendi ve adımdan adıma yeniden dikleşti. Zazen oturuşuyla, yürüme meditasyonu olan kinhin’deki bilinçli yürüyüşle bedenin kendiliğinden iyileşmesi, aynı anda zihnin de adımdan adıma, bir soluktan diğerine yavaşça sükunet bulması benim için bir mucizeye tanık olmak gibiydi. Eski Çin ve Japon Zen ustalarının, hiçbirşey öğrenmemize gerek yok, dediklerini öğrendim. Bilgelik yazıtlarını okumaya gerek yok, birşeyi başarmaya gerek yok, basan kazanmaya gerek yok. Farkındalıkla çalışmak ve davranmak yeterli.
Zen ruhu, sabahtan aksama, aksamdan sabaha, saatten saate, andan ana hergünkü yaşamın ruhudur. Zen zihni, bir nefesten diğerine başlangıç zihnidir, başkaca da hiçbirşey değildir.
İşte bunun için:
Otururken otur, Yürürken yürü, Çalışırken çalış. Hepsi bu bu, Zen.
Bu kitap, Zeni, başlangıç zihnini hergün nasıl uygulayabileceğinizi göstermeyi amaçlıyor.
Adelheid MeutesWilsing

GÜNDELİK YAŞAMDA ZEN
Zen Nedir?
Günün birinde bir keşiş, Zen ustası Joshu’ya sormuş: “Zen nedir? Lütfen öğret bana’ demiş. ‘Kahvaltı ettin mi?” diye sormuş Joshu. “Evet, Usta ettim’, demiş keşiş.
‘öyleyse,” demiş Joshu, “git, çanağını yıka.’
Zen özel birşey delildir. Zen sizin dininizdir, benim dinimdir. Japonların dinidir Zen. Kızılderililerin, İslam’ın dinidir. Bir felsefedir Zen. Eflatun’un ve Schopenhauerin felsefesidir. Zen, Japon Samurayların, Kari Mantın felsefesidir.
Bedenimizdir Zen. Bedenimizin duruşu, bedenimizin çalışmasıdır, bilgisayarın tuşlarında gezinen parmaklarımızdır. Zen, bisiklete binerkenki ben’dir. Sülüşümüzdür Zen, ağlayışımız, nefretimiz, sevgimiz, yaşımızdır. Zen davranışımız ve davranışımızın gözlemidir.
Aydır Zen, ağaç ve güneş batışıdır. İlkbahar, yaz, güz ve kıştır. Zen, çiçekleri vazoya yerleştiren kadındır. Ustanın çay içişi, Koan’ına çalışan öğrencidir Zen.
O halde Zenln özü hiç de olağandışı birşey değildir. Zen, hergünkû yaşamın ta kendisidir, hergünkü yaşam ise bir yöntem değildir. Zen, herbirimizin kendince gerçekleştirdiği farkındalık eylemidir. Yine de, otururken, yürürken, yatarken ve ayakta dururken bedenimizin aldığı biçim, farkındalığın, zihin ve ruh huzurunun “giriş kapısıdır*.
İlerideki bölümlerde evinizde ya da bir grup İçinde uygulamanız için geleneksel oturma ve yürüme çalışmalarını ayrıntılarıyla göstereceğiz.

“Hedef Yolun Kendisidir”

Her insanın Zen ile ilgilenme, Zen’ı uygulama nedeni farklıdır. Kimi yaşamın anlamını arar. Bir başkası, toplumumuzun koşuşturması içinde huzuru bulmak ister, işyerinin, aile hayatının gerekleriyle başederken daha rahat olmanın yollarını araştırır. Daha sağlıklı bir yaşam ve hayatın karmaşıklığı içindeki yalınlığın ardındadır kimi ya da artık çevresindeki insanların yaşam anlayışına aykırı düşmüştür, destek arar.
Bazısı, çevre kirliliği ve bunun yaşama yönelttiği tehdit ile öylesine korkuya kapılmıştır ki, bir çıkar yol bulmak amacıyla dünyanın bu durumunu daha derinden anlamak ister. Kimi de kendinde ve çevresinde barışı arar.
Yaşama o an yönelttiğiniz soru ne olursa olsun, bu sizin Zen yoluna giriş kapınızdır. Yanıtını aradığınız soruyla başlayabilir ve gündelik yaşamda yolunuzu bilinçle, etkin ve farkındalıkla yürümenin alıştırmasını yapabilirsiniz. Zen yolunun sizi eşsiz, yinelenmez yaşam yolunuza götürdüğünü deneyimleyeceksiniz. Sizin yolunuzun olağanüstülüğünü yaşamınızın her anında duyumsayacaksınız. Zamanla her soluk alışta gülümser olacak yüzünüz. Çünkü Zen yolu sizi bedensel ve ruhsal sağlığa, yaşam amacınız ile uyum içinde oluşa, hoşgörüye, yaşamınıza ve tüm evrene saygıya, her durum ve anın tüm gerekleri karşısında dinginliğe ve uyanıklığa götürür. Herşey karşısında iyiliksever ve yumuşak, etkin ve anlıksal, yalın ve minnet dolu kılan sakinlik ve huzuru kendi içinizde bulacaksınız.
Yüce olan herşey yalındır, der Goethe. Zen yolu da yürümesi kolay, ama gün be gün, adım adım bir başımıza yürümek zorunda olduğumuz için yine de öylesine zor bir yoldur. Kimse bizim için yürüyemez, yürüyüşümüzde bize yardım da edemez. Bunu biz yapmak zorunndayızdır, andan ana, hergün.
Bir Japon Zen tapınağında güz zamanı genç keşiş adayına Zen bahçesine düşen yapraklan temizleme görevi verilmiş. Yaşlı bir keşiş duvara dayanıp onu izlemeye koyulmuş. Tefekkür halinde geçen bir saatlik çalışmanın sonunda genç keşiş görevini tamamlamış. Artık tapınağın kapılan açılabilir ve konuklar Zen bahçesini hayranlıkla gezebilirlermiş. Yaşlı keşiş genç keşişe, işini, çok güzel yerine getirdin, övgüler üstüne olsun, demiş. Sonra yavaşça akçaağaca doğru gitmiş ve dallarda kalan yapraklar da dökülüp çakılları yeniden örtene dek bütün gücüyle sarsmış ağacı.
Kıssadan çıkacak hisse şu: Zenin hedefi yoktur, gündelik yaşam yoludur hedef.

Zenin Anlamı Nedir?
Farkındalık Çalışması

Adamın biri ikkyu Ustaya sormuş; ‘Usta, bana en yüce bilgeliğin temel kurallarından birkaçını yazar mısınız?’ ikkyu fırça ve kağıda sarıldığı gibi yazıvermiş: “Dikkat. ‘Hepsi bu mu?’, diye sormuş adam, ‘eklemek istediğiniz başka birşey yok mu?” Bunun üzerine ikkyu ‘Dikkat, Dikkat, yazmış. ‘Ama*, demiş adam oldukça sinirli, ‘eklediğin şeyde gerçekten çok derin, anlamlı birşey görmüyorum*. Bunun üzerine Ikkyu fırçayı alıp “Dikkat, dikkat, dikkat, yazmış.
Öfkeyle sormuş adam: “Ne anlama geliyor ki bu ‘Dikkat* sözcüğü Tanrı aşkına?* Usulca yanıtlamış Ikkyu: “Dikkat, dikkat demektir.*
Zen, andan ana atlamamak, an’da yaşamak, aynı zamanda an’ı yargılamamak demektir. İyi mi, kötü mü, hoşuma gidiyor mu, gitmiyor mu? Sadece an’ı algılamak, onu yaşamaktır sözkonusu olan. Olan, olduğu gibidir.
Bir örnek: Sabah evden aceleyle çıkarken, Tanrım, çok geç kaldım, diye düşünmemle birlikte yeni iş günü gözümün önünden geçiverir, dünkü gün yinelenir, gelecek haftasonu belirir. Birden ışık yanar; kırmızı! İşte o an İçimde olup bitenin ayırdına varırım. Bilirim ki bu sabah birçok anı şimdiden kaçırmış, gerçekten yaşamamışımda. Telaşla evden çıkarken kapıyı gürültüyle çarpığımı bile farketmemişimdir.

Adelheid Meutes, Judith Bossert

Email adresiniz paylaşılmayacak