Beni bir sütyen lastiğiyle asın! ”Asaletimde sizin olsun baylar, rezaletimde” dedi, Didem. Ah! Bu asi kadınlar. Boyun eğmeyen, savruk kadınlar. Korkulan kadınlar, hükmedilmek istenen, arzulanan kadınlar. Önce hayran olunan saçları sonradan çekilen kadınlar! Reddeden kadınlar.
”Orospu” damgası yiyen kadınlar. Aldığı nefesle tahrik eden terbiyesiz kadınlar! O saatte de otursaymış evinde denilen kadınlar, giymeseymiş o eteği diyip tecavüze uğrayan kadınlar! Kadın dediğinli başlayıp sonu gelmeyen o cümlelere maruz kalan kadınlar! İş attı denilen kadınlar! Aranan kadınlar! Taş kadınlar! Leş kadınlar! Kadınlar, kadınlar ve kadınlar!
”Tanrı değil, Tanrıça Olmak”
”Tanrıça’ya şükürler olsun değil, Tanrı’ya şükürler olsun” dur kadın olmak. İki harfin eksikliği ya da fazlalılığıdır kadın olmak. Yanında olmaktır kadın olmak. Aslolalın gölgesinde kalmaktır. Tanrının penisi vardır çünkü. Güçlüdür, liderdir ve yönetir. Şahşahlı bir şey olsa gerek övünülür.
Oysa kadın, doğurandır; varoluşu verendir. Kadın, direnendir. Bu alçakça reddedilir. Tüm bu haksızlıklara, zorluklara göğüs gerip dimdik ayakta durandır. Benliğini ortaya koysa orospu olur oysa. Makyajın bir ton koyusu, eteğinin iki santim kısa olması orospu yapar onu. Sevmesi, istemesi, hisleri, beğenileri önemsiz kalır. Eril olan her nefes onu yargılama hakkına sahiptir. Bayandır, kızdır. Kadın değildir. Kadın olma hakkını bile bir erkek verir ona. Çorabının tekini tek başına zor bulan adamlar sizi, siz yaptığını sanır. HADİ ORDAN!
HADİ ORDAN!
Hepimiz tacize uğruyoruz. Fiziksel olmayınca taciz olmuyor mu? Kimi gözleriyle, kimi sözleriyle saniyeler içinde gözlerinde bedenimize sahip olma hakkını görüyor. Sözleriyle, kulaklarımızın hiç duymak istemediği sözleriyle ruhumuzu zedeliyor ve o eril duyguları tatmin oluyor. Tehdit ediliyoruz, şiddete uğruyoruz; ama psikolojik ama fiziksel. Tecavüze uğruyoruz, yetmiyor gibi tecavüzcümüzle evlendiriliyoruz. Namusumuz temizlenmiş oluyor. Nedir bu namus? Namus neden sadece bize özgü? Bizim bedenimiz, bizim kararımız derken bile namussuz ilan edilen bizler, bırakın bir kadını her şeyden önce bir insana bu kötülükleri yapan erkekler namuslu. HADİ ORDAN!
Kız çocuğunu okutmayıp, kadın öğretmen, doktor isteyen eriller; karısını çalışırmayıp güçlü kadınlara hayran olan eriller, erkektir yapar deyip kadını hiçe sayan eriller, elinin hamuruyla deyip bir yandan hor görüp yemek yapan ellere bayılan eriller, madem feministsin ne işin var erkeklerle diyen cahil eriller. Eriller, eriller ve eriller! HADİ ORDAN BE!
SAVURUN SAÇLARINIZI!
Savurun saçlarınızı, dans etmek istiyorsanız dans edin, yazmak istiyorsanız yazın, çalışmak istiyorsanız çalışın, şarkı söylemek istiyorsanız şarkı söyleyin, ne istiyorsanız onu yapın. Aşık olun; bir adamı çok sevin. Aşık olmak bunları yapmanıza engel değil. Ama beni seviyorsan bu dayağı yersin zorbalığına boyun eğmeyin. Hayatınıza alacağınız adamı da iyi seçin. Tehditlere kulak asmayın. Korkutmaya çalışacaklar, korkutacaklar da; yılmayın. İnsana özgü bir duyguyu, aşkı reddetmeyin ama haksızlığa da karşı durun. Aşık olmak, esir olmak değildir, zorunda olmak değildir, esir de etmeyin. Aşık olmak dünyanın en güçlü duygularındandır, ama siz de güçlüsünüz, unutmayın.
GEÇ DEĞİL!
Hatalar yapıyoruz, yapacağız. Hayat bir yoldur ve sonunu görebilmek için yürümek gerekir. Bu yolda bisiklet sürmek varsa, düşmekte vardır. Bu yolda regl de olacağız ama ağrılarımız bitince yolumuz vücudumuz gibi yenilenecek. Yaptığın hatalardan ders çıkar ve önüne bak. Her ayağa kalktığında biraz daha güçleneceksin, biraz daha bilinçleneceksin. Tolstoy’un bisiklet felsefesi nasıl doğdu? Bunu hatırla. Öğrenerek yürüyeceğiz, bileneceğiz. Yolun çok çok başındayız. Bizler şimdilik sadece bir kıvılcımız ama inanıyorum kadınlar, bir gün gerçekten bu kanunları tamamen yerle bir edecekler. Evet belki hemen şimdi değil ama şimdilik sıra bizde ve sende bu kıvılcımın bir parçası ol, birlikte büyüyüp yangın olacağız. Biz kadınız! Bunu unutma.