Havuç Adamın Güncesi 1 

Son sayfanın ilk cümlesi buydu: “ Hiçbir şeye kalkışmadan yaşayan adamın hikayesi…” ve devamı da şöyleydi: 

“ Erteledim, hayatım boyunca erteledim. Öteledim, engelledim. İyi de olsa kötü de olsa sürpriz olmaması için hep debelendim. “

-Ne ahmak adam! dedim içimden. Hayat kalkışmadan yaşanacak bi şey değil. Böyle adamların filmi olmaz, hikayesi olmaz. Kimse aşık olmaz bu adamlara. Kararsız, umarsız kimse fikir de almaz fikir de vermez bu adamlara.

Kaçtığıma tutsak oldum, varmaya çalıştığıma da. Böylece yersiz yurtsuz oldum. Vakitsizin teki oldum. Biletler aldım gitmedim bazen dönemedim de. Sırf gittim diye iş edindim şehirleri, sevmediğim insanlara sırf yan yanayız diye serenatlar döşedim. Bir işe girdim 40 sene çalıştım. Ödüm koptu. İşsizlikten değil ama parasızlıktan değil. Yeni bir işte olmaktan. Yeni bir iş arasaydım bir günde ölürdüm ‘ne nasıl olacak’ diye. 40 sene aynı yoldan gittim. Otobüs şoförü bir ara ölmeye kalktı. Herkesten tez dua ettim. Korktum yeni birine alışacağım diye. 

 Bir yere çağrıldığım vakit, hep bir yerlerim ağrırdı. Öyle bahane değil ama başım çatlardı. Bir doktora gittim 70 kere tam! 

Tamam dedi ağrıyor başın, al sana bir kutu ilaç.’ 

O günden sonra daha az ağrıdı başım. 

Zoraki gitmem gerekirse hep bi sebep bulur çıkardım. Mesela hiç aşık olmadım. Olmadım mı?

-Amma ahmak adam. Var ama böyleleri bir ot misali yaşayan adamlar. Ölmeyi bile ecele bırakmazlar. Ödleri kopar bilinmez bir kuytuda ölmekten, bulunmamaktan. Aslında bulunmamak için yaşarlar bir o kadar da aranmak isterler. 

Ee aşk diyordu en son..

“Mesela hiç aşık olmadım mı? Oldum ya! Evlensem ancak onunla olur bu iş dediğim bir kızdan ayrıldım. Çok dönmek istedim. Ha bugün ha yarın derken 2 sene geçmiş. Zamanı var vakti var. Dur şu işler de yoluna girsin dedikçe koca 2 sene geçmiş. E bekler mi sesi soluğu çıkmayan seni, gencecik güzel kız.

Evlenmiş

Şaşırdım mı? Birdenbire mi oldu bunca şey? Herhangi bir şey birdenbire olabilir mi? Olmaz tabii. Ama bana hep öyle gelirdi. Bir şeyler yapardım, ardından pişman olurdum. Eğer pişmanlığım para etmezse bu sefer de ilgilenmiyor gibi yapardım. Bu kızı da tam olarak böyle kaybetmiştim işte. Her şey kendiliğinden düzelseydi. Keşke! Bana gelseydi ben gitmeden. O gelsin diye de çok bekledim mesela. Oysa ona neler etmiştim. Neyse.

Ha bir de bu var: neyse. İşin içinden çıkamadım mıydı hemen neyse derdim. Kafamın karışması bütün işlerimi engellerdi. İki işi aynı anda yapamayan da bi adamdım ben. Biraz daha beklese aslında evlenmeseydi her şey iyi olabilirdi. Gördün mü düzelmiyor cümlelerim bile. Ben hep ‘zamanla’ diyen bir budalayım! 

-Doğru tam bir budalasın! Öylece yerinde durup hayatın sana gelmesini bekliyorsun. Hem de aşk gibi bi şeyin? Arkasından koşup yetişemeyenler, uğruna ölenlerin bile başarısız olabildiği aşk, sen evinde kahve yudumlarken kapıdan girecek sanıyorsun. Çok beklersin daha! Havuç adam! 

Cesaretten yoksun bir adamı kim sever, 40 yıl aynı işe giden adamla kim neyin sohbetini eder? 

-Çok yazık. 

Yazık bana, 60ına yakınım şimdi. Bir eş bir dost bi komşu bile biriktiremeden geçen 60 yıl!”

-58.

Şimdi ilk defa hayatımda bir şey yapıyorum. 25 yıl önce kaybettiğim birini aramaya gidiyorum. Bu korkak adamın bugüne 1 bileti var..” 

Masadan kalktı. Biletini kontrol etti. 

İstanbul Ankara bileti 22.00 

Saatini kontrol etti: 22.00 

Bir telefon açtı. “ Beni 22 uçuşuna yetiştirebilir misiniz, lütfen.” 

Telefon yüzüne kapandı. Çünkü saat çoktan 22.02 olmuştu bile. Ağır ağır adımlıyordu evi. Başı yine çatlıyordu. Doktorun verdiği ilaçların yerini aradı. Buldu. Bir avuç içti bu baş ağrısını ancak keserdi. “ Başka bir güne bilet bakmalıydım, bugün bu kitabın uzayacağını düşünemedim.” dedi. Dedi de kendi bile inanmıyordu ki. Tıpkı 58 seneden beri olduğu gibi. 

Sonra kitabını bitirmek istedi. Masaya geçti: 

Ben hayatım boyunca geç kaldım. Uygun bi zaman bekledim. Uygun zaman hep o istediğimiz anmış. Reddedilirim diye gitmediğim yerlere ne vardı gitseydim. Yüzüme bi tokat yerdim en fazla. Belki öyle mi olur özlenirdim kucaklanırdım. Bugün bu illette olmazdım. Korkmasaydım hiçbir şeyden ‘en fazla’ deseydim ‘en fazla ne olabilir ki!’ Kurtarsaydım kendimi, kurtaracak birini bulsaydım ya da ama işte diyorum ya aramadım ki. 

Neyse.”

Şimdi telefona yeniden uzandı.

“ 58 yaşındayım, 3 dk önce 1 avuç X içtim. Kapıyı da 3 farklı yerden kilitledim. Şimdi ölüyorum. Sadece beni bulmanız için aradım. Çok yalnızım. Hoşça kalın, ben havuç adam.” 

Son sayfayı da tamamlayamadı. Yıllarca üzerine çalıştığı güncesi de istediği gibi olmadı zaten. Hayatı da öyle. Hep kendini yazdı. Hep değişme ümidiyle yaptı bunu. Kitaplarını en çok kendi okudu. Belki de yalnız kendi. Beğenilmez korkusuyla bir kere okutmadı kimseye. Belki de düşündü ama okutacak kimse bulamadı. 

Aslında vakti olsaydı.. belki.. 

Geç kalma, her gün eksiliyor insan.

The following two tabs change content below.

raziyeayhan

1 Yorum
  1. Yaşar says

    Raziye Hanımın bu yazısı gerçekten diğerleri gibi çok güzel olmuş.Ellerine sağlık.

Email adresiniz paylaşılmayacak