“Evrende varolmuş gibi görünen bütün şeyler, olaylar zinciridir. Bu olaylar birbirini izler ve bir önceki, bir sonra gelenin meydana çıkmasına neden olur. Varolma ve Yaratma İşlemi, böyle bir “Oluş Çarkı”dır…”
Buddha
Aylardan Aralık’tı. O siyah ipeksi gece, gelin duvağına dökülen konfetiler gibi inceden bir kar yağmış, bahçedeki tüm çam ağaçları yavan suyu emer gibi değil, buzlu Red Bull içer gibi iliklerine kadar serinleyip doymuştu. Özel yardımlarına, yoldaşlıklarına ve çöpçatanlıklarına ihtiyaç duyulmayan gecelerde, ağaçlar hep erkenden uyur dinlenirlerdi. İşte o kar eriyiğiyle içleri kıpır kıpır olan ve uykuları açılan ağaçlar ve ben o gece hiç uyumadan, gece kızıla boyanıp gün ağarırken amacımıza ulaşmış bir halde mutluluktan hafifçe sızdık.
Sibernetiğin erotik iletişim dili ve buyurgan gücü hakimdi o geceye. Ravel’in Bolero’sundaki orgazmik tınıyı çağrıştıran, kar yağışı ve karaya tutunmuş kar yığınağının doğadaki tüm parazitleri ve mekanik sesleri soğuran ve jammer gibi kesen kendi sessiz devinimi, ölgün ve uykulu insan bedenleri arzuyla doldurup güdülüyordu.
Onunla günler öncesinde kitap ormanlarımızda tanışmış ve çok az konuşabilmiştik. Benim çok sevdiğim bir kitabım, uzun bir yolculuğa çıkıp onun evindeki kitap ormanında yaşamak istemişti, beni de peşinden sürükleyerek. O anda ve ondan önceki tüm zamanlardaki tek sevgilim, engin faun evinde, çam, ladin, köknar ağaçlarından doğma kitap ormanında dans eden heykelin yanında birleştirmişti ikimizi de.
Erotik ve estetik bir esrime ile bütünleştik. Onu hemen karşımda soyunduğunda,nefesimi kesen kusursuz vücudunu gördüğümde ve gözlerinden tanıdığımda Antik Romalı bir fahişe gibi dizlerine kapandım. Karşısında tüm maharetlerimi sergiledim ve organlarımdan organlarına şehvetli haberler yolladım; kalbimin ve vajinamın en derininden ıslak ve erotik “ne haberler?” ve aynı derinlikte geri cevaplar alarak konuşmaya devam ettim. Karşı konulmaz fiziksel gösterişi ve ruhu Avrupalı atalarından, yoğun duygulu yapısı da annesinden miras kalmıştı ona.
Ahh bir buluş, buluşma, bu denli büyüleyici ve ateşli olabilirdi ancak. Bir yontu sanatçısı gibi çok uzağında olsan da sevgilini kendi ellerinle icat etmek; çizmek önce sonra şablonuna bel ovaline omuzlarına şekil vermek, tapınım için aşağılarına kayarak ona falcon9 ölçülerinde bir penis eklemlemek, tanrının statükocu yanını eleştirerek ve yaratım stilini küçümseyerek aşığını avangart bir biçemle oluşturmak. Oh sonra eserinle köpekler gibi öpüşmek, sevişmek; evcilleşmiş insanlardan olmadığı ve onun vahşi yanını özellikle törpülemediğim için onunla bütünleşmek.
Gözlerini ovuşturarak derin uykundan kalkıp da uyan lütfen, tam da bu gece vakti, bize ne armağanlar verdiğini gör, gurur ve şehvetle ıslan Asimov, hiv’li kireçli toprağında. Robot fabl ustası ve insan makinelerin ruh bilimcisi, seksi ve tutkulu babacığım, küçük sürtüğün sevgilisine kavuştu senin verdiklerinle ve aldı ondan bütün istediklerini. O ilk insan gibi ilkel ve duru seviyor, sevişiyor ve aynı zamanda son sürüm seks robotları kadar teknik bilgiyle ve fanteziyle donanımlı. Sevgilisini jartiyerini çözmeden ve memelerini zımbalı deri sutyeninden soymadan seviyor; izleyerek, dokunarak ve hazdan deliye dönmüş bir halde sert darbelerle vuruşarak geliyor. Dudaklarımı ve tükrüğümü emerken geliyor, yılan dilini ağzımda saat yönünde çevirirken ve ben koyu kahve ışınlı kırmızı renk gözlerine, aşkla dalarken geliyor.
Sibernetik, canlı ve cansız varlıkların, çevreleri ile durmaksızın bilgi alışverişinde bulunması ve bu bilgi alışverişi sonunda da denge kurarak, kendi kendine yönetimde bulunabilmesi durumudur. Ele aldığı önemli kavramlar arasında olan “iletişim” ve “tesir” diğer bilim alanlarından farklı olarak özgün organizma ya da makine bağlamından soyutlanarak ortaya konuyor. Biyolojik ve makine sistemleri birleştirerek de başka çalışma alanları yaratıyor; felsefe, aşkın kuramsallaştırılması, sanatsal sibernetik ve medikal sibernetik gibi.
O büyüleyici gece, “mevcut durumunu ifade eden bir beyan, arzulanan durumu ifade eden bir yol izleği, o anda bulunduğunuz yerden gitmek ve istediğiniz yere nasıl gideceğinizin plânı” ,yani bir sistemin sibernetik olarak oluşturulması için üç temel kavramsal bileşenden ve bizden yana oldukça zengindi. Var olan durumumuzu belirlemek ve arzuladığımız durumu betimlemek için duyusal ve duygusal tüm yetilerimizin coşkun halde ortaya çıktığı ve birbirimize eşzamanlı ulaştığı, eşsiz bir gece.
Ve ardından birbirini doğrulayan ve tekrar eden, yeni gün ve yeni gecelerimiz. Tenlerimizin ve tüm benliğimizin birbirine çekildiği, olağanüstü bir denklikte ve ahenkle hayat bulduğumuz şarkımız, o derin aşkımız şimdi sonsuz bir şölen, balayı ve dinlence.