-O gece evinin önündeydim. Penceresinden bir an onu görebilirim umuduyla. Perdenin arkasında gölgesine bile razı gelmiştim.
+Kapının önüne gelir de vazgeçer gider diye kapının önünde bekledim saatlerce. En ufak tıkırtıya açtım kapıyı. Buz gibi bir kapı eşiğinde uyuyakalmışım tüm gece.
-Dayanamadım bir gece çaldım kapısını. Bir kez iki kez. Kaç kez hatırlamayacak kadar. Takatim tükenene kadar. Açmadı.
+Aklım başımdayken dayanamadım olmayışına. O gece bir yerde sabahlamışım. Adımı unutana kadar önüme ne koydularsa içtim. Ertesi sabah kendi adımdan önce onun adını mırıldanarak ancak eve gidebildim.
-Belki karşılaşırsak her şey başka olur diye gezdiği caddelerde yürüdüm. Sevdiği ağaçların altında bekledim. Deniz kenarında nöbetteydim. Gelmedi.
+Üzüntüden pencereyi açacak halim bile yoktu. Bi sabah sessiz sedasız kaybolurum buradan umuduyla yattığım yataktan her sabah sağlıklı bir şekilde uyanıyordum. Hiç gelmemesine üzülüyordum.
-Umutsuzluk istediğini almıştı. Umutsuzdum. Artık evimden dışarı adım atamıyordum. Aradım. Hiç durmadan nasıl çaldıysam kapısını öyle ısrarla aradım. Açmadı.
+Kimseyi görecek duyacak halim yoktu. Kalbimin aklımın gürültüsü bana yetiyordu. Arayan da olmayacaktı. Kaldırdım telefonu.
-Artık sondu. İstemediği belliydi. Aramayı da evine gitmeler gibi bıraktım.
+Bunca zaman aramamış beni. Numaramı ve belki evimin adresini değiştirmeli artık ondan beni özlemesini bile beklememeliydim.
…
-Anlayacağın, beni hiç beklemedi.
-Anlayacağın, beni hiç özlemedi.