Plütonda Ateş dansı

Odanın içine giren ışık , giderek yok olurken kitabımı cama doğru çevirip , yakınlaştırıyorum. sonra camdan dışarı bir göz atıyorum. Gözlerimin kızarıklığı yansıyor camdan , bulutlar grileşirken. Beyaz bulutlar grileşiyor ve gittikçe grileşen bu bulutlar gökyüzündehırıltılar ile yankılanıyor. Bir köpek masmavi salyalarını sağa sola sıçratan , bir köpek. Üzerimize geliyor. İçeride hafif tonlar ile Stairway to Heaven çalıyor. Kitabı bırakıp hafif bir sersemliğe dalıyorum. Gözlerim kapalı yataktan fırlıyorum ve üstüme bir kaç parça eşya yerleştirip dışarı çıkıyorum. Havayla birlikte kararmış çimlere uzanıyorum. Gözlerimi açtığımda sarı sokak lambası gözlerimi kamaştırıyor. Tembel ruhum gözlerimi kapatmama izin vermiyor. Hafif hafif gözbebeklerime damlayan kuşların gözyaşları bile gözlemimi açık tutmamı engelleyemiyor. Bu sırada gökyüzünde sallanan notalar Riders On The Storm çalıyor ve benliğimi bulutların arkasındaki bütün yalnızların buluşma noktası olan Ay’a sürüklüyor.

Bütün yıldızlar bir olup esrar içip , alkol kusuyorduk dünyaya. Hep bir ağızdan bağırdık ”Şimdi bunları yutma sırası senin ” ardından içimizdeki çöp kamyonları ile küfürlerimiz boşaldı. Yönümüzü Plüton’a çevirdik. Bakışlarımız ile vardık. Etrafında halka oluşturduk. Güneşe bakarak ateş dansımıza başladık. Küfürler ritim tuttu , şişeler çarpıştı . Hepimiz birdik ama hepimiz içimizde tek başımıza kaldığımızı unutmadık.

Email adresiniz paylaşılmayacak