Yaşam Coşkusu

Şehrin gürültüsünü en hoş forma getiren araca, alkole başvurdu.İlk başlarda sıra dışı gürültüsüne rağmen insanları nasıl kendine çektiğini anlayamadığı şehir meydanı bile, bedenine yeterince alkol enjekte ettiğinde, çok renkliliğiyle onu uzaklara, ufuk çizgisinin en uzağına götürür olmuştu. Bir kere uzakların düşü içine düşünce, eski bilinç skalasında kalmak zorlaşıyordu. İlk defa bir şeyin parçası olduğunu duyuyor, o meşhur teraslarda içkisini yudumlarken, amaçlar küçülüyor; alkol, hayattan ötürü duyduğu bulantıyı ikinci kadehten sonra kesiyor ve yanıp sönen ışıklarıyla sokaklar, görece seçkin DJ’lerin çaldığı geçiş müzikleriyle mekanlar ve gittikçe güzelleştiğini düşündüğü gülümseyen genç kız suretleriyle geceler bir başka hal alıyor, “İşte yaşamak böyle bir şey” diyordu.Hiç bitmeyen kolektif bir fiestanın içinde, var olan her şeyi o tükenmez eğlence açlığıyla eriten o sonsuz coşkuya kapılıvermişti. Gözünü açtı ve yaşadığını gördü. Tırnakları uzadı, yeterince uzadığında kırılmaya başladılar. Türdeşleri çıktı karşısına, ortak bir dili konuştuğunu fark etti. Heyecanlandıran türdeşler gördü, bir bedenin kıvrımlarında duydu sarhoşluğu ve fark etti ki esrimenin çok farklı biçimleri vardır. Esrime sınırsızdır, son nokta asla gelmez. Esridikçe esrimek istersin. Hazza alışan bir beden, dokuların önündeki o katı perdeyi bir kez kaldırdığında, evren bütün hücreleriyle bedene nüfuz eder. Düşen bir yaprak, beklenmedik bir esinti ve işemesi geldiği için yeryüzüne boşalan bir bulut hayranlık uyandırıcıdır.

Email adresiniz paylaşılmayacak