Borç (ŞİİR)
Öylesine geçen bir ömürde sonsuz olasılık vardır
Unutulmuş yollarda olan güzellik
Cildi eskimiş bir kitabın saflığı ile örtüşür
En kasvetli havaların verdikleri; yıldızlı gecelerde aranır
Ve biz
Ölümsüzlüğe giden ölümlüler olarak uyanırız uykumuzdan
Savruluruz dağların öte yanaklarına
Bir ağacın gövdesi zarar görse,
Geri kalanlar yaprak dökmeye başlar
İnsanın ruhu incinse,
En sert olanlarda kesilir başlar
“Ey hayat! Aldığının on mislini borçlusun bana.”
İki ayaklıların bedeninde zelzeleler meydana gelir kimi zaman
Uzakta çakan yıldırımı yıldız kaydı sanar mazlumlar
Hayal ettiklerinin yarısını bile yaşasalar;
“Harikulade bir ömür geçti” der inkarcılar
Merhaba çocuk…
Bilirim, yorgun düştü yüreğin olanlar karşısında
Duyarım onun sesini en şiddetli kasırgaların arasında
Gözünün ferini aldılar senden çocuk, bilirim bilir
Uçmak istedin sen.
Bilemezdin, kuşlar dalga geçerlerdi seninle aslında
Şimdi bir yunussun etrafa gülmek zorunda olan
Dolan her kadehte,
Söylenen her sözde,
Yitip giden tüm duygularda,
Sensin gülü koklayamıyorken dikenine maruz kalan…
“Ey hayat! Artık aldığının bin mislini borçlusun bana.”
Dilimi kessen elim, elimi kessen düşüncelerim durmaz
Konuşmaya başlasam bir ipte bir çambaz bile oynayamaz
Susuyorum…
Ama öyle asaletimden falan değil.
Susuyorum çünkü,
Bu adam konuşsa bile anlayacak tek kişi dahi bulamaz
Hazinenin peşinde olan insan,
Gökkuşağına ulaşamayacağını anladığı an berduşluğa sığınır.
Velhasıl geçiyorum bu diyardan.
Cebinde kimseye verecek bir şeyi kalmamış bir serseri
Bir serseriye yakışır şekilde gidiyorum
Sonu yokmuş gibi -ki yok zaten
“Eh hayat! Artık aldığını asla ödeyemezsin bana!”

Berkay Kırmızıkan
