Modern Zaman Serserileri

Nefes aldım. Yapış yapış nem, kıyıya vuran yosunların ağır kokusuyla burun kanalımda ilerledi. Elim yüzüm nem olmuştu. Saçlarım, tenim, dudaklarım hatta. Marmara denizi tamamen buharlaşmış, tüm varlığımı kaplamıştı.
Yapış yapış.
Biradan büyük bir yudum aldım. Eren kuma bata çıka zıplıyor, çevremde halkalar oluşturuyor, gençliğinin verdiği özenti ile “hey ho lets go!” nidaları atıyordu.
Eren arıyordu. Karanlık boşluğun içine dalıyor ve “Eren” olanı bulup yakalamaya çalışıyordu. Elini attığı yerde ise tüm bulabildiği serseri punk grupları ve rastgele yaşanmış hayatları olup çıkıyordu.
Kutuyu salladım elimde. Bitmek üzere. Dibinde kalanı mideme gönderip ayağa kalktım. Tökezledim ve arayışa yuvarlandım.
Syd Barrett’ın sesi bir bisiklet üzerine olan o garip şarkıya başladı. Şarkı devam ederken baba Tanrım gökten gülünç bir gürültü ile tehdidini gönderdi. Durduk. Eren elini birasına siper ederken arayışı tekrar bilinçaltıma ittim. Düşen büyük yağmur damlalarından kaçmaya başladık.
Yapış yapış yağmur.
Bulantım arttı.
Kumsaldan çıktık. Sahildeki kumlu yola vardık. Durdum, denize koştum tekrar. Kum tepeciklerinin üzerinden atladım ve tuzlu suya vardım. Yeni bir bira açıp denize birkaç yudumluk kısmını döktüm:
“Şerefe”

Caddeye çıktık. İlk apartmana yöneldik. Demir bahçe kapısı gıcırdadı. Dış kapının önünde durduk. Kapalıydı. 3 adım geriledim. Apartmanın dış cephesine baktım, son model pencerelerin ardındaki son moda perdeleri gördüm.
“Burjuvalar. Apartman görevlisi değerli zamanının büyük kısmını kapının kapalı olduğundan emin olarak geçiriyor olmalı.”
Kapıyı ilk açık bulduğumuzda apartmana işeyeceğimize karar verip, sırtımızı kapıya döndük. Gözlerim hızlıca kaydı cadde doğrultusunda ve soluk yeşil boyalı kapısı ardına dek açık apartmanı yakaladı. Eren’e gösterdim.
“Hadi koşalım” dedi heyecanla kikirdeyerek.
Soluk yeşil boyalı apartmanı rutubet işgal etmiş, badanası gelmiş duvarlarında boya yer yer dökülmüştü. Kömürlüğe indik doğruca ve ses çıkarmadan.

Islak ceketimi çıkardım. Bölmeleri teker teker gezip kullanılmayan eşya yığınlarının içinden iki parça karton bulduk. Karanlık bir köşeye çekildik, halimizden memnun. Tubi’ye mesaj atıp gelmesini söyledik. Gelirken bir şişe vodka ve Canberk’i getirmesi şartı ile. Üçü geldiler, birlikte.

Sokakta sabahlanan soğuk gecelerden birinde barınak olabileceğini hesapladığımız apartmanın kömürlüğü engellenemeyen kahkahalar ile dolunca sakinlerinden biri ile yapılan bir tartışma ile def edildik.

Soğuk ve karanlık caddeye çıktık. Yağmur dinmiş, dağılmaya çalışan bulutların arasından yıldız kümeleri yanıp sönmeye başlamıştı.
“Sokak” dedi Canberk, “daha gerçek”.

Kagen_No_Tsuki_by_MaryJane84

The following two tabs change content below.

Email adresiniz paylaşılmayacak