#Oturma Odası

71210006

 

 

ve oturma odasında

ansızın gelişti durumlar.

kargalar ve ben vardık

bir de yeni çıkmış Leonard Cohen albümü.

arada-bir

ekoseli patikalarda sigara yakıyor

güneş yüzüme vururken kendimi kaybediyordum

hicaz makamında.

televizyon ‘aydınlık günler yakın’ dedi

ama elim gitmedi pencerenin koluna.

ne de kumandaya.

üç ayaklı bir masada

dördüncü olmaya çalıştım

kalan üçü varmış gibi.

hava 18 derece,

mevsim sonbahar,

günlerden hezeyan.

sol kolumda bir altın yay

sağında bir kurbağanın kalbi

logar kapılarını aralayıp,

saplıyorum işte kanalizasyon çukuruna bedenimi

ankaranın tam ortasına.

gözyaşı ve kan

dur durak bilmiyor

metoroloji bile aksini iddia etmezken

bardaktan boşanırcasına.

ne çok istedim,

saçlarım gibi uzasın gökyüzünün renk cümbüşü

içime doğru.

ayakkabılarımı almadan

kucaklayıp götürsün beni güliverin yatırına doğru.

bayramlıklarımı giymiş

ve beklemekteyim.

1617 no’lu durakta,

ağırbaşlı müzmin çocuk,

saçları taralı,parlak

yan tarafında bekleşen kalabalık gibi

tütün kolonyası kokuyor

eski bir filmden alıntı replik edasında

viranelerden çıkagelmiş

tatmin edici seviyede eski kafalı

bir o kadar monoton.

(—)

bu aralar,

herşeyi bitişik yazıyorum.

kapansın diye içimdeki herşey.

-de -da ayrımı olan çıkmaz bir yoldayım

 nüshalar birer birer üzerime yıkılıyor.

çığlıklarım o kadar sığ ki

köpekler bile duyamıyor inleyişleri

ben,

manas destanı -mürekkeplerim akıyor nehirlere

savruluyorum.

tarihim yok,talihim bok.

burdan çıkış yok,sessiz adam.

ben,

bankadan alınan bir dekont

düşüyorum atmlerin güne bakmayan kısımlarına

medcezir içine çekmiş

çamuru ve takunyalı insanları

nantucketli Pym’in gemisinde.

solgun benzim ve fransız halim ile

tayfa arasında gece nöbetindeyim.

ışıklar yağmur tanelerini parçalıyor

bedenim pervasız,yitik.

ay ışığı vakti

ayakkabılarımı parlatıp dans ediyorum kıç tarafında.

bir gazete küpürü uçuyor rüzgara karşı

vuruluyorum dalgalar üstünde.

gömleğimden akan kan ve gözyaşı

sürmanşet.

 benliğim sıkıca kavrıyor yaşlı göz kapaklarımı

uskumru gibi.

istanbulu özlüyorum

ve boğazı.

ve mutlu olanları.

ve gülümseyişleri.

ve çatı katını.

bir bankta tek başıma oturuyorum.

sigaramı yakıp,

küllerini özgürleştiriyorum.

bu bile yetiyor

bu bile yetiyor bazen.

                                      (  koştum. )

                                       ( coştum.)

                                       ( boştum.)

Email adresiniz paylaşılmayacak