29.8 C
Singapore
Monday, December 2, 2024

Sesimizi duyan yok mu!

İçimde kaybettiğim bir çocuk var. Üstü başı kirlenmiş. Elleri ve dizleri kan içinde. İçimde bir çocuk öldü. Hiç oynayamadığı oyuncakları ile enkaz altında kalmış. İçimde ölen bir baba var. Masaya oturmadan ben tokum diyerek bir köşede oturan. İçimde bir baba yitip gitti. Hiç hediye alamadığı çocuklarının çığlıklarında. İçimde bir baba vardı. Eşine hiç çiçek alamamış. İçimde bir anne öldürüldü. Ellerine hiç kına yakılmamış. İçimde bir anne öldü nefes alırken ateşler içinde yanarak. İçimde bir kardeş vardı. Kumanda kavgasına hep mağlup olmuş. İçimde bir kardeş öldü kıyafet kavgası verirken. Hiçbiri sağ çıkamadı enkazdan. Oyuncakları ile birlikte gömüldü. Tok karnına defnedildi. Küllerini bile bulamadılar annenin. Kumanda taşındı betonlarla, toprakla beraber. Bir duvar altında kaldı kıyafetlerle dolu olan duvar. İçimiz öldü, yaşamaya mecbur bırakıldık. Şehirler nefes almayı bıraktı. Işıkları ile birlikte ciğerleri de söndü. Sular altında kaldı şehirler, içinde yaşayan tonlarca hayaller ile birlikte. Biz aslında öldük. Hepimiz. Sadece bir kısmımız gömüldü. Toprağın altında nefes almaya mecbur kaldık. Biz aslında yaşamayı bıraktık. Gömülemedik. Gökyüzüne mezarlar kazıp, yıldızların üzerimizi örtmesini bekledik. Gecenin karanlığına sığındık yaşadığımız görünmesin diye. Güneşten medet umduk yaşamaya çalışan ölü bedenler için. Son defa sarılamadık birbirimize. Son defa seni seviyorum diyemeden yitip gittik bu dünyadan. Kırgın öldük belki de. Gülerken verdik son nefesimizi belki de. Konuşamadık. Diyecek tonlarca cümlemiz olduğu halde. Susturdular çoğu kez. Sesimiz çığlık olur diye. Bizi yalnız kaldık sandılar. Bizi yok saydılar. Görünmez değildik aslında. Sadece enkaz altında kalmıştık. Zorla nefes alabildik. Bir el bekledik. Son kez söyledik. Son defa konuştuk. Ama duyulmadı. Ama duymadılar. Siz değil biz duyduk. Hep bir ağızdan çığlık çığlığa haykırdık. 

“Sesimizi duyan yok mu?” 

Dedik. Dedik. Dedik. Diyemez hale gelene kadar bağırdık. 

Biz defalarca enkaz altında kaldık. Defalarca öldük. 

Bir kısmımız toprağın altında. Bir kısmımız nefes alıyorken ölüyüz. 

Yaşamak mı ? 

Buna yaşamak denmez. 

Buna ne denir bilemiyorum. 

Normalleşmek mi ? 

Kabul edilebilir gibi değil. 

Peki tüm bunlardan sonra son kez sormak gerekiyor. 

Sesimizi duyan var mı ?

Latest

Dönencede Sayhalar: Kasım – 2024

Birbirine benzeyen ailelerde büyümüş, aynı yollardan geçmiş, aynı insanları...

The Dawn of Bitcoin in California: Pioneers, Challenges, and the Quest for Legitimacy

In the early 2010s, a digital revolution was quietly...

The Catalytic Influence of Bitcoin Magazine on Ethereum’s Founding

The genesis of Ethereum, now the world's second-largest cryptocurrency...

Don't miss

AdAstraa.Net Pitcairn (v2.1) Güncellemesi Başarıyla Tamamlandı

You can quickly translate the update announcement into your...

Adastraa.net – Pitcairn Update (v2.1) Announcement!

We're pleased to announce that a major website update,...

Embracing Mortality, Celebrating Life: “1001 Nights Project”

Embracing Mortality, Celebrating Life: "1001 Nights Project" Raffles Place, SINGAPORE We...

International Roadmap

Ad Astra International Roadmap'le ilgili sürekli olarak güncellenen duyuru-haber...

Dönencede Sayhalar: Kasım – 2024

Birbirine benzeyen ailelerde büyümüş, aynı yollardan geçmiş, aynı insanları sevmiş ve aynı şeylerden nefret etmiş gibiyiz. Karanlıklarımız farklı bir tek. Her şey aynı olsa...

Dönencede Sayhalar: Ekim / 2024

Kendi çevremde de insan kötülüğe meyillidir derim hep ama her seferinde kötülüğün bu kadar gerçek, bu kadar esrik ve bu kadar uçsuz olduğuna şahit...

Dönencede Sayhalar: Eylül – 2024

Sabahlar serin artık. Bulutlar hiç olmadıkları kadar ağır. Çiçekler eskisi kadar gürbüz ve coşkun bir tazelikle baş vermiyorlar topraktan. Renklerin üzerine buğulu, şeffaf bir...

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here