Son diye bir şey yoktu. 

Her şey başlangıçtan ibaretti. 

Derin uykusunun ardından gözlerini açtığı an güneş karşılamıştı uyuşuk bedenini. 

Kapalı kalmasına alışan göz kapakları savaş veriyordu açılmak için. 

Alışık olmadığı ışık anlık bir körlük yaratmıştı sonrasında. Ve sonrası rüyaydı adeta. 

Yaşamak hissi. 

İliklerine kadar hissetmişti sıcaklığı. Tüm teninde gezmişti güneş. 

İşte dedi, yaşamak hissi. 

Felsefik çağrışımlar yaşatmıştı bu his. 

Dejavu gibi. 

Hiç yaşamadığını bildiği halde. 

Bir o kadar da yaşanmış. 

O an anladı. 

Tanrı ! İle verdiği savaşı kazanmıştı. 

Bilinç bulanıklığı değildi bu, tüm gerçekleri kavramıştı. 

Biliyordu artık. Görüyordu. Ve hissediyordu. 

Her şey gerçekti. 

Paralel evrenlerin birinde mutlu olduğunu biliyordu. 

O evren, yaşadığı bu an’dan ibaretti. 

Ve artık tüm çoklu evrenlerin tek yaşayanıydı. 

Kozmikti. Bir o kadar da büyüleyici. 

Biliyordu. 

Zorlukları aşmıştı, ulaşmıştı yıldızlara. 

Beklediği tek şey bir gün o yıldızlardan birinin tozu olabilmekti. 

Gün gelecekti, ve birleşecekti bu evrenle. Bir parçası olup yine yaşamaya devam edecekti. 

Çünkü artık son diye bir şey yoktu. 

Her şey başlangıçtan ibaretti. 

The following two tabs change content below.

Email adresiniz paylaşılmayacak