Bombalar yağıyor
Kuşsuz kalmış göğümüze
Mermiler
Nefretler
Borsalar
Dolarlar
Eurolar
Liderlerin gülüşleri yağıyor
Kırmızılar akıyor
Çatılarımızın bin yıllık kiremitlerine
Ellerimiz kan
Ellerimiz aşk
Ellerimiz toprak
Ve yalın ayaklarda yağmurlar birikmiş
Daha üç yaşında
Ortadoğu demisler
Yanık tenli çocuğun
İlk oksijeni aldığı sınırlara
Bombalar yağıyor
Atesler
Mülteci kaderler
Göğüs kafesime oturmuş
Tonlarca ağırlık var
Yıldızları bırakmış çocuk
Misketleri
Ve çakıl taşlarını
Bulanık suda gezinen parmaklarından çekerek
Çizerek atmış
Umutsuzluk
Yurtsuzluk
Onursuzluk kokan
Takım elbiselerin sahip olduğu adamlara
-Adam değil elbet
Adamlık değil-
Sarı saçlı olursa kurtulur sanmış çocuk
Sanmış sanabildiği kadar
Geceyi aydın
Günü güneş
İnsanı insan
Güzellik kurtarır kaderleri
Sanmış
Oysa bir bilse
Dünyayı çirkinler kurtaracak
Çirkinleri yollar
Ve yolları yıllar
Bombalar yağıyor
Beyazın kara bulanmış adına
Yıldızlar düşüyor
Uçakların kanatlarından
Damların umutlarına
Ellerim kan kokuyor
Ellerim anne
Baba
Kardeş
Aşk
Uzak
Ellerim uzak kokuyor
Nar çiçeğini ezen
Ayak parmaklarım
Baharın barıştan kalma bir gününde
Karlar düşüyor yüzüme
Gülüyorum
Öğretilmemiş henüz
Suskunluk
Çocukluk
Kadınlık
Bombalar yağıyor
Umutsuz kuzgunların
Telaşsız baykuşların
Uğursuz kargaların bile
Terk ettiği göğümüze
Sokaklarımız
Yalın
Hurda birer çöplüğe dönüştükçe
İçimizdeki ötelerde
Susuyoruz
Ağlamak konuşsun diye
Kravatlara
Kol düğmelerine
Deri koltukların ev sahiplerine
Susuyoruz
Onurumuzun
Çocuk kalmış cephelerinde
Bombalar yağıyor
Ürkekliğimize