Andrew Lincoln ve Greg Nicotero’yla The Walking Dead’i Konuştuk

Ekranella.com olarak FX International’ın düzenlediği organizasyon çerçevesinde The Walking Dead’in başrol oyuncusu Andrew Lincoln (Rick Grimes) ve dizinin makyaj uzmanı ve yönetmeni Greg Nicotero’yla konuştuk.

Greg Nicotero: “En zorlayıcı Quentin Tarantino, en çok onunla çalışmayı seviyorum…”

Merhaba Greg, Türkiye’den selamlar. IMDB sayfanda gezinmek olağanüstü bir deneyim. Yapmadığın şey yok. Makyaj ve özel efekt uzmanısın, yazarsın, yönetmensin, yapımcısın, oyunculuk bile yapıyorsun. Bu kadar zamanı bulmayı nasıl başarıyorsun?

Greg Nicotero: Sanırım bu kadar zamanı bulabilmek işimi sevmekle başlıyor. The Walking Dead bana bu konuda çok yardımcı oldu. Kanatlarımı açıp uçmamı sağladı.

Peki insanlara kendini nasıl tanıtıyorsun? “Merhaba ben Greg yapamadığım iş yok,” mu diyorsun yoksa sadece “Merhaba ben Greg,” mi?

Greg Nicotero: Genelde sadece “Merhaba ben Greg,” diyerek başlıyorum sonra insanlar ne iş yaptığımı soruyor ben de “The Walking Dead’de çalışıyorum,” muhabbet oradan ilerliyor zaten. İnsanlar dizimize bayılıyor ve zombilerle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorlar.

Peki yapamadığın bir şey var mı? Yemek yapar mısın ya da herhangi bir enstrüman çalar mısın, dans edebiliyor musun?

Greg Nicotero: Enstrüman çalıyorum aslında. Gitar çalıyorum. Yemek söz konusu olduğunda gayet iyi bir aşçıyım ama uzun süredir yemek yapmadım. Neyi kötü yapıyorum diye düşünüyorum. Kayak konusunda çok başarısızım, sörf de yapamıyorum. Dans konusunda gerçekten felaket durumdayım.

The Walking Dead’e geçmeden önce son sorum: Hollywood’da çalışmadığın yönetmen yok gibi bir şey: Quentin Tarantino, David Lynch, Paul Thomas Anderson, Wes Craven, Cameron Crowe… Seni en çok hangisi zorladı?

Greg Nicotero: Sanırım Quentin’le çalışmak çok zorlayıcı. O da aynı benim gibi ekibinden çok şey bekleyen birisi. Bir yönetmenle uzun süre birlikte çalıştığınızda ayrı bir iletişime geçiyorsunuz. Yönetmenin sizden ne beklediğini, ne istediğini tahmin etmek zorundasınız. Bir yönetmeni ne kadar yakından tanırsanız sizden istekleri de o kadar artıyor doğal olarak. Ben de bunu bir meydan okuma olarak görüyorum ve bu duruma bayılıyorum çünkü bu meydan okuma sanatınızı daha da ileriye götürmenize yardımcı oluyor. Son 30 yıldır kariyerimi sürükleyen en önemli şeylerden biri de bu tür zorlu işlerin altından başarıyla kalkma isteğim oldu. Tarantino’nun en sevdiğim özelliği de bu işte. Beni sürekli daha iyi olmaya zorluyor, örneğin bir özel efekti yapmanın en iyi yolu bilgisayar kullanmakken bana gelip “30 sene önce CGI mı vardı,” diyebiliyor bu tür durumlarda size alışılanın dışında düşünme şansı veriyor. Zorlayıcı mı? Kesinlikle, ama bu sebepten Quentin’le çalışmayı seviyorum.

Peki yönetmenlik senin için bir meydan okuma mıdır?

Greg Nicotero: Kesinlikle. Çünkü bir dizi bölümünün her alanıyla ilgilenmek zorundasınız. Senaristlerin yazdığı önemli noktaları yakalamak zorundasınız, oyuncuların karakterlerinin içinde kalmasını sağlamak zorundasınız, bir bölümü çekmek için 8 günümüz olduğundan zamanınızı ayarlamak zorundasınız. Ancak yönetmen olarak en önemlisi bölümü çektikten sonra her türlü soruya yanıt verecek durumda olmanız. Biri size gelip bir şey sorduğunda “Hmmm, bilmiyorum,” diyemezsiniz.

Bu sezon TWD’de 4 bölüm yönettiniz final dâhil olmak üzere. Ancak ben biraz da diğer bölümlerden bahsetmek istiyorum. Örneğin dokuzuncu bölüm, Tyreese’in öldüğü. Televizyonda izlediğim en ilginç şeylerden biriydi. Sinematografisi mükemmeldi, kurgusu alışılmışın dışındaydı, bölümün dinginliği, arabaya çarpan güneş imgeleri. Ustaca çekilmiş bir bölümdü. Özellikle bölümün başında akan ve bölüm boyunca birer birer yok edilen mutluluk imgeleri, bu sizin kurgusal kararınız mıydı?

Greg Nicotero: Övgülerin için çok teşekkür ederim. Aslında bölümün kurgusal yapısı senaryodaydı. Görsel olarak farklı bir şeyler yapmadık istedik. Tyreese söz konusu olduğunda yaşamla ölüm arasında karar vermeye çalışan bir karakterin hikayesini anlatıyorduk. Bu dünyanın ve cehennemin hikayesiydi, yapraktan süzülen güneş, kaldırıma çizilmiş gülen surat, yere dökülen kan, kırılmış oyuncaklar… Dizinin yaratıcısı Scott Gimple ve benim kurguladığımız dünya izleyenleri Tyreese’in dünyasında yolculuğa çıkarmayı hedefliyordu. Yaşamak mı istiyor ölmek mi? Savaşmaya devam mı edecek vaz mı geçecek? Ölümün bütün aşamalarını yansıtmaya çalıştık: Reddetme, korku ve kabullenme. Bütün bunları çeşitli imgeler aracılığıyla ekrana aktarmak istedik. Tyreese’i ölmüş olan karakterlerimizle konuşturma imkanı bulduk. Bazıları dostlarıydı bazıları ise düşmanları. Kendi evrenimiz içerisinde yeni bir hikaye anlatma mekanizması bulmuş olduk böylece.

Peki o huzurlu orman içindeki ev tablosuna damlayan kan imgesi, o da senaryoda yer alıyor muydu?

Greg Nicotero: O da senaryoda vardı ama birkaç görüntüyü de biz ekledik. Noah’nın evinin karşısında camları kırık bir ev vardı, o açıdan birkaç görüntü aldık ama birçoğu senaryoda yer alıyordu.

Peki bölümü çekerken sette ruh hali nasıldı? Tyreese’in ölümü dolayısıyla üzgün müydünüz?

Greg Nicotero: Ruh halimiz çok iyiydi aslında. Chad Coleman (Tyreese) bu kadar muazzam yazılmış bir bölümle veda edeceği için kendini harika hissediyordu. Dünyaya böyle bir bölümle elveda diyebileceği için gayet mutluydu. Aramızda bu bölüme “Tyreese’in Kendini Kanıtlama bölümü” diyorduk. Bir türlü kavrayamadığı bir dünyaya hapsolmuş durumdaydı ancak Judith’i koruma zorunluluğu hissettiğinden yaşama tutunuyordu. Rick’le tekrar buluştuklarından beri Tyreese’in bu dünyayı bırakıp gideceğini düşünüyordum zaten. Bölüm çok güzel olduğundan hüzünlü bir ortam yoktu ortada.

Bölüm çok iyiydi ama Chad Coleman gibi bir aktörü kaybettiniz.

Greg Nicotero: Kesinlikle. Chad Coleman kadar işine bağlı bir oyuncuyla çalışmaktan onur duyuyorum.

Bu sezon çektiğin bir diğer bölüm de grubumuzun Alexandria’lılarla ilk kez tanıştığı 12. Bölümdü. O bölümde karakterlerimizi Alexandria’lıların kamerasından izliyorduk. Bu yıllardır takip ettiğimiz kahramanlarımızı izleyicinin başka bir açıdan görmesini sağlamak için miydi?

Greg Nicotero: Aslında bu tercih karakterlerimizin yolculuklarına girip çıkmamızı sağlamak içindi. Duygusal olarak ne durumda olduklarını gösterebilmek bizim adımıza çok önemliydi. Daryl, Glenn, Rick ve Carol gibi karakterlerimiz dışarıda çok fazla zaman geçirdikleri için her birinin Alexandria’da olmaya nasıl tepkiler verdiğinin bir fotoğrafını çekmek istedik. Oraya ikinci bir kamera koymamızın sebebi, karakterlerimizin bakış açısının farklılığını göstermekti.

Greg, zamanını ayırdığın için çok teşekkürler.

Greg Nicotero: Ben teşekkür ederim.

Andrew Lincoln: “Bütün zombileri öldürdükten sonra Türkiye’ye geleceğim…”

Merhaba Andrew, Ben Aras; Türkiye’den arıyorum.

Andrew Lincoln: Türkiye mi? İstanbul’dan mı?

Hayır, Ankara’dan. İstanbul’da bulundun mu daha önce?

Andrew Lincoln: Evet evet. Marmara Bölgesi’ni gezmiştim ve bayılmıştım. Ama çok küçüktüm Türkiye’ye geldiğimde. Müthiş zaman geçirmiştim ancak bir kez daha gelme fırsatım olmadı maalesef.

Gelmeyi düşünüyor musun peki?

Andrew Lincoln: Kesinlikle düşünüyorum ama bütün zombileri öldürdükten sonra. İşimin yoğunluğu nedeniyle kendime ayıracak pek vaktim olmuyor.

İlk sorum biraz basit ama diğer sorularımı da etkileyeceği için buradan başlayacağım: Sence Rick Jessie’ye aşık mı yoksa Jessie’yle sadece sevişmek mi istiyor?

Andrew Lincoln: Ah Tanrım, Tanrım. Bence Rick eşinin ölümünden bu yana ilk kez birine kalbini açıyor. Bu kadının hayatını işgal etmeye çalışmasının tek sebebi cinsellik değil diye düşünüyorum. Sanırım bu iki insanın da hasarlı olduğu için birbirini bulduğunu düşünmemiz gerekiyor ve bu duruma nasıl tepki verdikleri ikisi için de şaşırtıcı. Söylediğin kadar kaba bir durum yok ortada. Finali izleyenlerin de göreceği gibi kıyamet sonrası dünyada biriyle birlikte olmak yanında bir sürü sorun da getiriyor.

Yıllardır dizinin ahlaki merkezi olan Rick bu sezon karanlık tarafa geçti. Bir aktör olarak bu dönüşüm konusunda ne düşünüyorsun?

Andrew Lincoln: Ben bayıldım açıkçası. Bu karakteri oynamanın en heyecanlı taraflarından biri yazarların karakterin üstünde oynamaları ve sürekli farklı yerlere götürmeleri. Bence Rick bu sezon Alexandria’ya gelip kurtulmalarından hemen önce, 11. Bölümde en düşük noktasına ulaştı. Şimdi de Rick’in medeni bir dünyada yaşayıp yaşayamayacağına yanıt arıyoruz. Karakterimin bu sezonki yolculuğu gerçekten heyecan verici.

Oğlun Carl’ı oynayan Chandler Riggs’den bahsetmek istiyorum. Çocuk gözlerimizin önünde büyüdü ve müthiş bir aktöre dönüştü. Bu gelişimde kendine pay çıkarıyor musun?

Andrew Lincoln: Ben mi? Hayır, asla. Ben sadece onu takip etmeye çalışıyorum.

Setteki en iyi arkadaşın kim?

Andrew Lincoln: Silahım.

İngilizsin ama dizide Güney ABD aksanı kullanıyorsun. Aksan işini nasıl hallettin?

Andrew Lincoln: Bir aksan koçuyla sürekli çalışıyorum. İlk sezonu çekmeye başlamadan önce diziyi çektiğimiz Georgia’nın kırsal alanlarında dolaştım. İnsanlarla konuştum, aksanlarını öğrenmeye çalıştım. ABD’deyken sürekli dizideki aksanımı kullanıyorum.

Peki hiç aksanını şaşırdığın oldu mu çekimler sırasında?

Andrew Lincoln: Sanırım bir iki kere oldu. Ama muhtemelen ilk sezonda olmuştur. Beş yıldır çektiğimiz için baya alıştım artık. Hatta normal hayatımda da Amerikan aksanımı İngiliz aksanıma tercih ediyorum artık.

Cidden mi?

Andrew Lincoln: Hayır canım şaka yapıyorum.

Peki kendini izliyor musun televizyonda?

Andrew Lincoln: Hayır 15 senedir aktörlük yapıyorum bir kere kendimi izlemedim.

Gerçekten mi? Niye ki?

Andrew Lincoln: Çok hoşlanmıyorum açıkçası. Oyunculuğuma katkısı olduğunu düşünmüyorum. Oyunculuk yaparken kendimin çok farkında olmak istemiyorum.

Tiyatro yapmayı özlüyor musun peki?

Andrew Lincoln: Çok özlüyorum. Beş senedir sahneye çıkmıyorum, dizinin çekimleri bittikten sonra bir oyunda yer almayı düşündüm ama tam istediğim gibi bir proje değildi. Şu ara tiyatroya dönmek için bir oyun arıyorum ama.

Dizide sakallarını kestiğinde dizinin hayranların isyan çıkardı resmen. Sakalsızlık sana nasıl hissettirdi?

Andrew Lincoln: Senin sakalın var mı Aras?

İşim dolayısıyla kesmek zorundayım ama fırsat buldukça uzatıyorum.

Andrew Lincoln: Peki uzattıktan sonra kestiğinde nasıl hissediyorsun?

Komik buluyorum kendimi ama eşim daha da komik buluyor.

Andrew Lincoln: (Gülüşmeler) İşte şimdi nasıl hissettiğimi anlıyorsun sakalını kesen dostum!

The Walking Dead’in spin-off’u Fear The Walking Dead’de görünecek misin?

Andrew Lincoln: Spin-off’un geçtiği zamanda karakterim komada. Yani görünürsem baya sıkıcı olacağımı düşünüyorum.

Senin sıkıcı olman mümkün değil ki.

Andrew Lincoln: Tanrı seni kutsasın teşekkür ederim. Ama bunu sadece senin sakalın olduğu ve benim olmadığı için söylüyorum.

The Walking Dead’den sonraki hayatını düşünüyor musun?

Andrew Lincoln: Pek değil. Ben anı yaşamak isteyen insanlardan biriyim. Bu yolculuğu çok seviyorum ama bu yolculuk da bir gün bitecek. Kariyerimde yaptığım en güzel iş ve her daim o anı benimle kalacak.

Bunu sormamı editörüm istedi. İlk meşhur olduğun İngiliz dizisi This Life’ta karakterinin adı Egg’miş. (Yumurta)

Andrew Lincoln: (Gülerek) Evet, evet.

Bir karakterin adı nasıl Egg olur?

Andrew Lincoln: Edgar’mış ve kısaltma olarak Egg diyorlarmış. Ama bu mesleğin güzelliği de bu. Bir gün Egg oluyorsun bir gün Rick.

Zamanını ayırdığın için çok teşekkürler Andrew.

Andrew Lincoln: Ben teşekkür ederim Aras. Türkiye’ye sevgilerimi ilet.

Söyleşi: Aras Bayram

Email adresiniz paylaşılmayacak