Fincanda biraz kahve kalmıştı.
.ılık bir ankara rüzgarı pencerenin arasından girip kolumdaki küçük sarı tüyleri havalandırıyordu.ne neşeli ne de üzgün bir ruh halinde,elimdeki battaniyeyi üstüme doğru sarmış uzaklara bakıyordum.derince bir nefes sigara çektim içime.gözlerimi kıstım.ciğerimde dolanan dumanı salıvermeden önce pencerenin kulpunu sıkıca kavradım.dumanı bıraktığımda düşeceğimden o kadar emindim ki bir dakikadan fazlaca bir süre nefessiz bekledim.sonunda başardım elbette.kırmızı bir araba yavaşça nemli asfaltın üstünden geçti.ağaçlar titredi,kuşlar esrarengiz sesler çıkardı ormanın uzak kısımlarında.sustum.izmariti sert bir hamleyle pencerenin kenarına söndürdüm.bir nefes daha almak o kadar rahatlattı ki içimi.neredeyse aşağıda yürüyen yaşlı amcaya gülümseyecektim.elinde,tahminimce birkaç dakika önce çıktığı,sokağın köşesindeki bimin poşetleri vardı.huzurlu gibiydi,anlatamayacağım kadar huzurlu.kafasının üstündeki fötr şapkası ve haki rengindeki ceketiyle beni anadolunun bir ucundaki küçük bir köye götürdü.sanki ellerimle tutsam onu,kokusunu içime doğru çeksem,hiç tanımadığım dedemi hissetmiş gibi olacağımı düşündüm.bu yüzden birkaç saniye de olsa beni mutlu etti yaşlı amca.takunyalarını çarpa çarpa ve hafif yorgun,evinin yoluna doğru yürüyordu.kim bilir aklında hangi maddi sıkıntılar vardı?oğlu neredeydi ya da bir oğlu var mıydı?dışarıdan ona baktığınızda emin olabilceğiniz tek şey tekel 2000 içiyor olmasıydı.sigarasının bu olduğundan o kadar emindim ki ceplerine doğru hiç bakmadım bile.her insanı yansıtan bir sigara mutlaka vardır ve yaşlı amcanınki kesinlikle tekel 2000 idi.birkaç adım daha attı yokuşun son kısımlarına doğru.saat 5:49’du.kış farkettirmeden geldiğini,havanın karartısından belli ediyordu.ayaklarının dip kısımlarındaki birkaç çamur tanesi asfalta çarpıp pantolonuna sıçradı.hiç istifini bozmadan görüş açımdan yavaşça kaybolmaya devam etti.yürüdü,yürüdü,yürüdü…attığı her adımla tüm çocukluğumu götürür gibi gidiyordu işte.dayanamadım.
-Hey! amca.
-Heey!
duymadığından emin olmam için çok fazla vakit geçmesi gerekmedi.artık son sokak lambasının oradan da sola doğru dönmüş ve kaybolmuştu.camdan görebildiğim sadece güneşin son kıvılcımlarıydı.gece hiç beklemediğim bir anda geliyordu,çatkapı.yoldan geçen arabalar yeni başlamış olan yağmurun arasından hızlıca karanlığa kayboluyor,karşıdaki bakkal kepenklerini indiriyordu.dondurma dolabının yan tarafına sığınmış bir köpek ıslak tüylerini sallayarak tüm dükkanın camlarını pisliğe bulamıştı.dükkanın sahibi bunu görünce kepenkleri bir anda bırakıp süpürgeyi kaptığı gibi köpeği kovalamaya başladı.tüm bunlar olup biterken ben mermere oturmuş çakmağı cebimden çıkarmaya çalışıyordum.sigaramı yaktıktan sonra derin bir nefes çektim.gözlerimi kapattım ve dumanı içime hapsettim.yüzümden aşağıya doğru kayan küçük bir gözyaşı yağmur damlalarının arasına karışıp logar kapağından içeri düştü.köpek dükkan sahibi yüzünden yolun tam ortasında sırılsıklam bir şekilde oturdu ve arabalar geçmeye devam etti…