-Kafası Karışmış Bir Parça, Hepsi Bu-

Edie’nin kırılganlığına fazlasıyla yakınım, Lydia’nın deliliğine, Emma’nın buhranlı gençliğine. Kalbimin kulağımda attığına şahit olduğum devinimli beş saniyelik anlar ve duyduğum ses. Size bir şeyler söylemek… Bir şeyler anlatmak hatta önermek bile saçma. Ataletsizlik modu, üşengeçlik belki de bilgeliğe giden en kestirme yoldur. -Kafası karışık, hepsi bu-

Söylenmesi gereken ne bilmiyorum. Doğru kelime, kelimeler. Aidiyetlik olmamalı belki evet, belki bir parça. Herkes olağanüstü, herkes mükemmel kendi eksenleri içinde… Dışarıdan baktığım milyonlarca iç gezegenin bu şaşalı söylemleri, içine çekildiğim kabuğumu daha parıltılı kılıyor gözümde. -Kafası karışmış bir parça, hepsi bu-

Biseksüel mi, lezbiyen mi, aseksüel mi, kim? Hangi ben? Ben mi? Cinsel kimlik tanımayan anayasa ve belki de dişi- erkek çatışmasında çift cinsiyeti dışlama kibri. Gökkuşağının yedi rengi var, cinsiyetin iki olması çok az ve dokunaklı. Kadın ve kız ayrımı, zarların biyolojik devrimi, ‘hatun’ iyidir iyi. –Kafası karışık, hepsi bu-

Araf, merakların en cezbedicisi, ölüm, peki ya çıkış yolu? Kapıları mı var girilebilen her şeyin? Vajinaların kapıları? Kapıları yumuşak biyolojik dokular, kalp? Öyleyse kapılar kimlikleridir. Bağlanmayla ilgili sorunları var. Her şeye fazlasıyla tutulabilir. Kaldırım taşlarına bile. Saat 17.00 Saat yirmi dördün birazını yemiş. Saat kendini yiyen bir vahşi, bizi de. –Kafası karışık, hepsi bu-

Düşünmeden özneyi, yüklemi, -bağlaç mıydı adı?- bütün cümlenin öğelerini; cümleleri, paragrafları… Zihinden ışık hızıyla -ışık hızı kaç kilometreydi saatte?-  -sahi Pi sayısı 3,14 müydü?- geçen sözcükleri, yetişemediğim yavaşlıkta -ifade edip etmediğini umursamadan anlamı- yazmak, yazabilmek, klavyenin tuşlarında parmak uçlarımı gezdirmek, -dokusu güzel değil, ten yumuşaklığı daha güzel- kahve çok sütlü, meyveler çok sulu, yemek ve yazmak… İlkelliğin dışavurumunda doğan öz, en basite indirgeme arayışı. – Kafası karışmış bir parça, hepsi bu-

Email adresiniz paylaşılmayacak