Kurak zemin çatlak toprak parçaları, herhangi bir yönde yol alsan da değişmeyen görüntü.. Sahil kıyısında köpüren denizin kızgınlığı..
Ayın yakamoz ışıltısında ki sessizliği.. Sarp kayalıklar ve ormanların bir taşı kaplayan yosun gibi görünümü. Yeşermenin ve çürümenin mide bulandırıcı o izlenimleri beni soyut olguların büyüsüne düşürmüştü.
Şehvetin rüzgar ile bağlantısı olduğunu farketmem ile yükselen ruh halimin esrik bir yalnızlığı içerisinde kulak verdim.
Yükselen dalgalar bendim kıyıya vuran da.
Döllerim tane tane kumları ıslatılırken boşalan zihnim geriye çekiliyordu en alabildiğince geriye ruh halimin o esrik aralığına. Gökyüzü debelenip duruyordu. Hışırtı sesleri kulaklarımı temizliyordu. Anlam, karanlığın içinden sıyrılıp kılıfına girmiş onu karşılamamı bekliyordu.
Şehvet ile rüzgar arasında bir bağlantı vardı. kesik kesik uğuldayan ama devamlılığı olmayan.
Rüzgar bir neden sunuyordu tekrar kıyıya vurmam için ve ben de tekrar kıyıya vuruyordum.
Rüzgar bazen doğanın tümelliğini gördüğüm bi an, bazen de kendi dünyamızın tikelliğinde bir anlam yakalamaktı.
Kendi kıyısını keşfeden deniz gibi sürekli bir devinim gösteren işte; gördüğüm(N) bendim. Hangi söz bir kişinin derinliğini ölçebilir ?
Varoluşulun, yaşam ile temasımızı gizlediği karanlık odalara girenlere selam olsun.
Bazen karanlık gözlerdir.
şehvet: yaşam içgüdüsü