”Doğmuş Olmalıyım”


Yadsıyarak, ötekinin sureti kesiliyordu meşrebimiz etraflıca nakış nakış.
Tuzaklar örmek maksadıyla vesileleri neticesizleştirenlerdik burada sıkış sıkış.
Hesapta olmayanların kazara tasavvuru tutumundaydı tüm arayış ve yaşayış.
Coşuntu, imgeleri dahi ihtivaya eriştirmezken; lüzumludur hepliğimize arınış.

Heresmis

Bir şiir, bir söz, bir ses ve işte o soluk. Günlerce bir sesi, bir soluğu hedefliyordu beklentileri.
Soluklanmalısın diye telkinlemişti kendini yılın her günü.
Kıyısında kaldığı lahzaların içinde kıyılarak soluklanıyordu. İnkar etmek istiyordu tüm yaşadığı anı ve soluklanmak için telkinlediği düşünce halini dahi.
Hedeflediğinden kaçıyor hedefine daha çok yaklaşıyordu. Kaçınılmaz olanların en başında beklentilerini de inhilal ediyordu binlerce yıla.
Heresmis, o günün geldiğinin yavaş yavaş farkına varıyordu. Her şeyi telafi edeceği o kutsal güne ve arınacağı günün geldiğine şahitlik ediyordu. Her günün artık onun için bir arınıştan ziyade olacağının coşkusu içinde her zamankinden daha farklı bir bekleyişi tasarlıyordu.
Her yerde bunu söylüyor, geçtiği tüm sokakların duvarlarına bunu yazıyordu:
”riyakar olanı benimsemektir varlığın seyri”
Riyakar olmanın biçimini ve görüsünü içsel dünyasında nasıl tasvir ettiyse, telafisine uzanan yolda koşuyor gibiydi.
Bir kuvvetin hicabından kaçmak için riyakar olanı benimsemekten bahsediyordu belkili biçimde.

Bir gece vakti uyandığında farkına dahi varamadığı yerde uyandığını anlamıştı. Tedirginliği, içinde bulunduğu tüm kör kuyuyu bile ürkütmekteydi. Heresmis, bir girdap olmuştu resmen bu kör kuyunun içinde. Bağırıyordu çığlık çığlığa: ”Ayın şavkını bekliyorum, ayın şavkını bekliyorum” tekerrür halinde ıssızlığını arşınlıyordu.
Fakat gönlüne doğan bambaşka hisle o günün geldiğini anlamıştı Heresmis tüm bu korku serüveninin ardından.
Şiiri hiçbir zaman, hiçbir koşulda bitmiyordu. Soluklanarak bunları söylüyordu:

”Gecelerde raks eden
Ayın şavkını bekliyordum
Yansırsa, belki, bir şekilde, ihtimal ya bulunurdum
Susamış birine belki derman olurdum
Girdabımdan da kurtulurdum
Tükendikçe, varlığın birinde soluk bulurdum
İhtimal ya, peşimi bırakmayan ihtimal
İhtimalin istemsizce savunucusuydum”


Dolunay tam kuyunun hizasından belirmeye başladı birdenbire büyük gayretle. Şiirinin onun bir duası olduğunun varsanısı içinde anlamsız sevinç çığlıkları içindeydi. Simültane bir denklem kuran gözlerinin bağı, anın yanılgısıyla sızıyordu en güzelinden ve anın gözdağı verdiğinden habersiz yaşıyordu kendi zaferini Heresmis.
Onun için gözdağı olan her şeyse; onun için zafere giden yoldu.
Güçsüzlük ve güçlülük çatışması içinde geri çekilmenin amansız bir eylem olduğunu biliyordu. Kör kuyunun içinde tutunacak bölmeleri görmeye başlamıştı. ”Yüce Aytolun” diyerek bölmelerden yavaş yavaş çıkmayı başarmıştı.
Çıktıktan sonra öncesini ve sonrasını unutmuş gibiydi, ne yaşadığının farkında olmadan yavaş yavaş ovada yürümeye başladı Heresmis. Karanlık ve Dolunay. Süzgün bir ışık. Yorgun bir sesi var olan Heresmis.
Kör bir kuyudan çıktıktan sonra öncesini ve sonrasını unutan Heresmis, yorgunluğunun da farkında değildi.
”Doğmuş olmalıyım” dedi duraksayarak.
Aidiyetini artık istismar eden yoktu. Hafiflemişti yorgun olsa da. Örülen tuzakların, varlığında yarattığı enkazı atlatıyordu yere uzandığında. Toprakla bütünleşiyordu tüm bedeni.
Artık hiçbir mahşeri telaşın içinde bulunmayacağını biliyordu. Dehşete düşüren tüm her şeyin yapısını sindirmişti ferdiyeti. Eylemlerini artık soğukkanlılıkla sürdürecekti.
Dehşete düşmenin faydasını dahi kavrayacaktı Heresmis.
Gözü karalığa tasdikleniyordu ve soluklanışı tamamen bu olacaktı artık. Sırf odağını daha bütünleyici yapmak uğruna şiar edinecekti tüm bunları.
O kutsal gün, o arınış Heresmis’te bunları yaşatıyordu bir bir.

Bunları söylüyordu, uzanakaldığı yerde. Artık onun sezgisel yoluydu da bu:


Alaminut manevralarla, farklı tasavvurlar adına mübadele etmek; belleğin payansız yankılanışlarına alabanda olmaktı.
Hasıl, sansasyonel reflekslerden türerken; birbirine aykırı olan şeylerin tekamülü, kendi kendini tahavvül edebiliyordu.
Teamül yalnızca, tüm bunlarla rastlaşmaktı.

Son çığlığını da attı ardından:

”Doğmuş Olmalıyım”

ilkerbagir




The following two tabs change content below.

Email adresiniz paylaşılmayacak