Arsız Sanat Röportajı

Bir gün kim bilebilirdi ki birkaç arkadaşın bir araya gelip yaptığı işler kelebek etkisini uyandıracak cinsten. Bazı şeyler bir arada anlam kazanıyor ve burada bir araya gelen Arsız Sanat ekibi bize bunu ispatlıyor.Hepsi birbirinden mütevazi samimi ve bu yola gönül vermiş kişilerden oluşan bir aile Arsız Sanat. Ve sadece hala bir internet sitesi olduğunu düşünenler var ise buraya çünkü algılarımızı tek tek parçalayabilir..Arsız Sanat’ın kurucusu Tuba Karamuklu ile gerçekleştirdiğimiz röportaj;

-Sizin için sanat ne ifade ediyor?

Bu çok yönlü cevaplandırılabilecek bir soru. Yaşamın başlı başına sanat olduğunu düşünüyorum. Baktığınız her şey, baktıklarınızın ruhunuzda yarattıkları, kelimeler başlı başına birer sanat. Ancak bir noktada da derin düşünmek gerekiyor. Sanat, bir üretimin sonucu. Fikren ya da bedenen hiç fark etmez, üretilen “fikir” ya da “madde” sanat olarak karşımıza çıkıyor.

Sanat algı açıklığı aynı zamanda. Sanatçı olarak adlandırılan kişi de algısının mucizelerini bizimle buluşturan, vizörden ışık kaynağına doğrudan bakarken kör olmayan kişidir.Senin, benim gördüğüm gibi görmüyor nesneleri, insanları. Tolstoy gibi kuramsal yaklaşmak da mümkün. Fakat bize kalırsa,sanatın delilikle bir ilgisi olmalı.

-Son cümlenizde “Sanatın delilikle bir ilgisi olmalı” dediniz, niçin?

Çünkü inanıyoruz ki, her insan hayattayken dahi gözlerinin önünde bir perdeyle yaşıyor. Ve daha da okudukça, daha da keşfettikçe bu perde biraz daha aralanıyor. Bu keşfetmenin bir sonu olmadığı gibi, bu perdenin de bir sonu yok. Ve günün sonunda, karanlık sonsuza dek çöktüğünde perde tamamen iniyor gözlerimize, bir daha açılmamak üzere. Ve sanatçı, bu perdenin arasından gördüklerini en iyi şekilde yorumlayabilen kişidir bize kalırsa.

-Site isminiz dikkat çekici acaba bunun bir hikayesi var mı?

Elbette bir hikayesi var ve bu içimizi ısıtan bir hikaye. Öncelikle şunu belirtmek isterim. Arsız Sanat’ta yazan herkes düşüncelere önem veren, üretimin ne olması, nasıl olması gerektiğini sorgulayan kişiler.

İki şey karalayayım, yayınlansın mantığında hiç olmadılar. Yazarlarla iletişimimizde hepsinde gözlemlediğim ortak soru şuydu: “Sence anlatmak istediklerim hissediliyor mu?”

Çünkü düşünmek ve bunları ifade edebilmek hepimiz için çok önemli.Gelelim site ismimizin hikayesine. Tamamen doğaçlama konulmuş bir isim. Öyle ki aylarca isim aradık. Ancak bulduğumuz hiçbir isim içimize sinmiyordu, daha doğrusu bizi yansıtmıyordu. Kadıköy’de Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde kurucu ekip ile bir araya gelip planlama yapmaya karar verdik. Seyahat editörümüz Uğur Demirbilek hoş bir sürpriz yapmış, gelirken çınar fidanı almış. Nazım Hikmet’in bahçesine hep beraber diktik. O sırada çınarın özelliği nedir diye sorular aramızda dönüyordu ve öğrendik ki çınar her koşulda yetişen arsız bir ağaçmış. Ve bir anda gözlerimiz ışıldadı. “Arsız Sanat” ismi çıktı ağzımızdan. Arsızca her koşulda üretebilmek için sitemize de ağacımıza da böylece kavuşmuştuk. 

-Peki arsız sanat neyi hedefliyor?

Piyasada birçok dergi, birçok internet sitesi, birçok fanzin var. Hepsi kendi oranında üretim için çabalıyor. Tartışılacak noktaları elbette vardır. Ancak bütün bu dergi, site, fanzin sürecini takip etmek çok zor. Arsız Sanat olarak kemik bir okuyucu kadrosu için kaliteli üretimler yapmayı hedefliyoruz. Yazdıklarımızın binlere, milyonlara ulaşmasını hedeflemedik. Aksine, kemik kadro ile paylaşım yaşamak istedik. Nitekim kimi yazarlar arkadaşlarımız oldu. Okuyucularımızdan da görüştüğümüz kişiler oldu. Hatta daha sonra aramıza yazar olarak katılan okuyucularımız bile oldu. Bizim bu kemik kadro mantığımız da yaşanmışlığımıza dayanıyor. Daha önce hepimiz belirli platformlarda yazan insanlardık. Gönüllüydük ama garip bir baskı altındaydık. Bunun üzerine seri üretim yapar gibi yazı çıkartmaya uğraşıyorduk. Halbuki asıl yorumlarımız sağlıklı bir düşünme sürecine dayanmaktadır. Bu yüzden herkes istediği zaman yazıyor çünkü biliyoruz ki üretimin en iyisi, ruhunun ilhamla ışıldadığı anda ortaya çıkar. Bu nedenle ben şu an Arsız Sanat dışında bu anlamda bana gereken özgürlüğü ve anlayışı gösteren platformlarda yazılarımı paylaşıyorum. Bu önemli bir detay çünkü. Yaşadık, tecrübe ettik geçmişte.Bizler en iyiyiz demiyoruz.Böyle bir egoya hiçbir zaman sahip olmadık,olmayacağız. Bizler kendimize inanıyoruz.Nitekim platformumuzda ki hiç kimse kendini ön plana çıkarma derdinde olmadı.Asıl amaç üretmek olunca üretimde de belli bir kalite kendiliğinden yerleşiyor.

-Ürettiğiniz içeriklerin temeli nasıl bir felsefeye dayanıyor?

Bunu tek bir felsefeye, düşünceye dayandırmak zor. Çünkü birçok kategorimiz var. Mesela tiyatro bölümümüze can veren Pınar Ender Çekirge izlediği oyunları okuyucu ile buluştururken ruhunu da ortaya koyuyor. İzlediği oyunun onda değişiklik yaptığını, hangi duygularını harekete geçirdiğini hissedebiliyorsunuz. Sinema editörümüz Balım İslamoğlu, okuduğu bölümün bilgi çeşitliliğini bizimle buluşturuyor. Birçok kuram anlatırken konuşma dilini kullanıyor. Yazıları ayrı bir keyifle okunuyor. Keza yine sinema bölümünden Çağdaş Altıntaş katıldığı festivallere dair yorumlarını, gözlemlerini paylaşıyor ki bence çok kıymetli. Şu an sitemizin genel yayın yönetmenliğini sürdüren ve mimari bölümümüzün de koordinasyonunu sağlayan Merve Tuncer binalardan yapı taşlarına, kültürel mirasımız olan halılara kadar metinleri bizimle buluşturuyor. Merve’nin sanat tarihi bilgileriyle dolu metinlerinden asla sıkılmıyorsunuz. Çünkü o, kendi anladığını bizimle bütün samimiyetiyle paylaşıyor. Hatta yazısının içinde emin olmadığı noktaları bile dile getirmekten çekinmiyor. Çekinmemeli de. O halde ürettiğimiz içerik öncelikle bize bir şey öğretmeli, ardından da okuyucumuza.

Fotoğraf bölümü editörümüz Meral Kuru sadece fotoğraf ile sınırlı kalan yazılar yazmıyor ya da ekibine böyle bir yönlendirme yapmıyor. Fotoğraf bölümü yazarlarımızın yazılarında bir şairi de bulabiliyorsunuz haliyle.

Edebiyat editörümüz Deniz Topçu her zaman konu başlığı ya da tema verir bana. Ben de saygıyla karşılar ve yazarım. Çünkü çok iyi bildiğim birçok yazarın bildiğim özelliklerini anlatarak kolaya kaçacağım yani yeni bir yazıda bir şeyler öğrenme fırsatını kaçırarak heybeden yiyeceğim. O halde yeni bir yazı oluşturmamızın ne anlamı var ki? Benim yazım öncelikli beni düşünme sürecine sokmuyorsa okuyucuya bir fayda vereceğini de düşünmem mantıksız oluyor.

Seyahat bölümü yazarlarımız gezilerinde “kendi”lerini keşfediyorlar önce. Ardından bizimle bu keşiflerindeki heyecanı paylaşıyorlar.

Resim kategorimizi incelerseniz tanınan ressamlardan daha çok kıyıda köşede kalmış ama nadide ressamları bizimle buluşturduklarını görürsünüz. Merve Gürşen de Settar Tarman da bu anlamda çok başarılı. Aramıza yeni katılan yazarların da aynı perspektifle ürettiklerine tanıklık ediyoruz.

Ruhumuz ile buluşmayı hedefliyoruz.

Felsefemiz “anlam” demek yanlış olmayacaktır bu bağlamda.

-Üretim kalitesi için Arsız Sanat nasıl bir yol çiziyor?

Arsız Sanat’ın öncelikli amacı üretim. Üretirken fikirlerini paylaşmak önemli. Üretim kalitemizde en kritik nokta tekrara düşmeme çabası. Bu nedenle dosya konuları yaptığımız kategorilerimiz var. Şöyle düşünün Oğuz Atay yazacaksınız ve piyasada herkes Oğuz Atay yazıyor. O halde farklı bir metin yazacaksınız ki Oğuz Atay yazmanızın anlamı olsun. Diğer türlü yazılmışı yazmak yalnızca seri üretim kanvas tablolar gibi taklitten ibaret olmayı gerektirir.

-Sitenizde “bilim” ve “müze” kategorilerinin de olduğunu görüyoruz. Diğer sanat sitelerinde olmayan kategoriler. Bu bölümlerle neyi hedeflediniz?

Keşfetmeye giden yolun tek yönlü olmadığını vurgulamak istedik aslında bu kategorilerle. Bizler, cehaletin karanlığında boğulmaması için gelecek nesillere ışık tutabilmenin peşinde olan bir grup bireyiz ve bu geminin yalnızca plastik sanatlar, dramatik sanatlar ya da fonetik sanatlar ile ilerlemesinin de çok yönlü düşünmenin önüne geçebileceğine inanıyoruz. Bilginin sınırı olmadığını göz önünde bulundurarak kategorilerimizi de edebiyat, resim ve müzik gibi temel sanat ölçütleri ile sınırlamak istemedik.

Bilim ülkemizde gitgide önemini yitiren bir kavram. Halbuki şu an sizinle iletişimimizi sağlayan şey de bilim. Hayatımızın içinde bu kadar çok olan bir unsur nasıl dışlanmaya çalışılır anlamış değilim. Bu nedenle bilim bölümünü özellikle istedik. Bu bölümde yazan Tolga Mercan, Ersin Kaygısız ve Selin Onan oldukça bilgili insanlar ve bilimle bağlantılı okulların bölümündeler ya da işteler. Selin sonradan katıldı aramıza. İnanılmaz bir enerji yakaladı. Özellikle son dönem Türkiye panoramasında bir kadının böyle bir alanda yer alması çok değer verdiğim unsurlar arasında yer alıyor.

Müzecilik ise özellikle benim istediğim bir kategoriydi. Hülya Utkuluer bu alana can verdi. Özellikle de müzeciliğin sorunlarına değindi. Düşünün 12 yıllık eğitimim hayatımızda kaç kere müzeye götürülüyoruz ya da müze hakkında öğretmenimiz ne kadar yeterli bilgiye sahip ve bizi aydınlatabiliyor?

Sadece tarihi boyutlu müzeleri bile gereğince kullanmıyoruz. Her şehrin bir müzesi illaki vardır ancak eğitimimizin içine dahil edemiyoruz. Peki neden? İşte bunun cevabı bizim bilgiye nasıl baktığımızın sonucu.

Masumiyet Müzesi gibi dünya sanat tarihinde tek olan bir müzeye sahibiz ama…? Biz kilometreler aşar, milyarlar harcar Kafka’nın ya da Heminway’in evini görürüz. Elbette görmeliyiz de onları ama onların eserlerine dair hiçbir içselleştirme yapmadan, düşünmeden sadece Kafka ya da Heminway olduğu için gideriz. Burnunun dibindeki müzeye karşı bu ilgisizlik nedendir? Orhan Pamuk olduğu için mi? İşte bu klişe cevaba sadece gülerim. Okumamak iliklerimize kadar yer etmişken müzecilik kategorisi tabii ki olmalıdır. Okuyan ister üç kişi ister üç yüz kişi olsun benim için fark etmez.

-Arsız sanat ekibi olarak söylemek istediğiniz son cümleleriniz nelerdir?

Arsız Sanat olarak bizler; Akhilleus’un gölgesinde kalmış gizli kahraman Iphigenia, Edison’ın ampulünün yaydığı ışıkların arkasına itilmiş Tesla gibi; yarınlara bırakacağımız en büyük miraslar olarak isimlerimizin değil, ürettiklerimizin hatırlanmasını istiyoruz. Bir yerlerde karşılaşabileceğimizi biliyoruz sevgili okur!

Bizler Beat kuşağı olarak Arsız Sanat ekibine yaptığı çalışmalarına ürettiklerine sanatı topluma ve bizlere her yönüyle tanıttıklarına ve tanıdığımıza çok mutlu olduk dileriz ki yeni projeleri ve yeni yaşları nice olur…

Bir gün tekrar görüşmek dileği ile hoşçakalıınnn Arsız Sanat..

Email adresiniz paylaşılmayacak