Zizek Club Kuruluyor…

Zizek Club

2020, benzeri en son 2. Dünya Savaşı’nda görülen büyük bir umutsuzluk dalgası ve travmalarla birlikte geldi. Küresel kapitalizm, 1929 Bunalımı’ndan bu yana tarihin en büyük kriziyle karşı karşıya ve içinde bulunduğumuz ekonomik çöküşün etkileri önümüzdeki süreçte daha da korkutucu boyutlara ulaşacak…

1789’da Fransız Devrimi’yle gezegene çağ atlatan, 1968’in en parlak şehri Paris ve onun simgelediği gelenek; içinden “Sarı Yelekliler Hareketi”ni çıkardı ve büyük sermayenin bir kuklası olarak orada duran Emmanuel Macron’un iktidarını bloke etti. Ne var ki bu hareket gerekli teorik araçlara sahip değildi ve neyi istediğinden tam olarak hiçbir zaman emin olamadı. Gerçekten ilerici olan yapılarla reformist-konformist klikler Sarı Yelekliler Hareketi’nde iç içe geçti ve hareket Avrupa’nın büyük metropollerini kaosa sürüklemeyi başarsa da neredeyse hiçbir şey kazanamadı. Bunu ABD’deki “Black Lives Matter” hareketi izledi. Benzeri en son Malcom X ve Martin Luther King döneminde görülen, pratikte ise uyandırdığı etkiyle o dönemi bile geride bırakan, ırkçılığa karşı büyük bir tepki dalgası ABD’nin hemen hemen her şehrine yayıldı. Washington kendini korumak için Ulusal Muhafızlar’a çağrı yapma noktasına gelirken, Seattle’da otonom bölge kuruldu.

Karantina döneminde ne yaptığı sorulduğunda Slavoj Zizek, Hegel’in 19. yüzyıl metinlerini tekrar okumaya başladığını ve 1930’ların müzikallerini incelemeye başladığını söylemişti. Zizek’in bu ironik ifadesi, özünde güncelin kronik siyasi safsatalarının yanında, teorinin hiç olmadığı kadar önem kazandığını göstermektedir. Statükonun yanında saf tutmuş teorisyenlerin kurduğu yapıların paramparça olduğu, sahte bir özgürlük nosyonu üzerinde inşa edilen Avrupa Birliği projesinin sarsıldığı, parlamenter rejimlerin kilitlendiği bir döneme girdik. ABD’de Trump, İngiltere’de Johnson, Çin’de Jinping, Fransa’da Macron, Rusya’da Putin, Almanya’da Merkel 1945 sonrası dönemin en gerici ve otoriter rejimlerinin temellerini attılar.

Gelinen noktada sistemin tamamen çökeceği, Apokaliptik bir çağa girilip girilmeyeceği sorusuyla karşı karşıyayız. Black Mirror, Walking Dead, Mr. Robot gibi güncel popüler dizilerde sürekli işlenen apokaliptik temalar, beklenmedik pandemi dalgasıyla teorik düzeyde artık tartışılır hale gelmiştir. İçinde bulunduğumuz çağ, teorinin yeniden tanımlandığı ve bilindik bütün algıların paramparça olduğu kaotik bir dönemdir.

19.yüzyılda Nietzsche, 20. yüzyılın ilk yarısında ise Heidegger ve Sartre’ın felsefelerinde bu kaosa nihilist ve varoluşçu yanıtlar vardı. İçinde bulunduğumuz çağda ise felsefeden psikolojiye, siyaset biliminden sosyolojiye sosyal bilimlerin çok farklı disiplinlerinin verilerini bir araya getirerek; Pre-Apokaliptik Çağ’ın anlaşılmasında özgün yanıtlar öneren büyük teorisyen Slavoj Zizek olmuştur.

“Ne yapmalı?” sorusuna sürekli baştan başlanmalı şeklinde karşılık veriyordu Zizek. Bu “başlangıç” 1968’e  bire bir dönüş şeklinde değil, daha aşağılara inip yeni bir yol seçerek olacaktır. Zizek’e göre egemen ideolojinin her boşluğu doldurduğu bir düzlemde sistem tarafından ideolojik çağrılmayla sisteme eklemlenen bireyler, liberal paradigmanın alternatifi olacak bir ideolojiyi düşünemez hale gelmişlerdir. Zizek bu durumu, filmler ve edebi metinler üzerinden, devletin ideolojik aygıtlarının kültürel etkileri boyutunda incelerken epistemolojik açıdan teorilerini sıklıkla Lacan’ın göstergelere dayalı sisteminde temellendirmektedir.

Zizek’in ideoloji düşüncesi, Lacancı bir Hegel okuması üzerinde temellenir. Zizek bu okumanın çağımızın ideoloji fenomenine, totalitarizm ve demokrasinin parçalanan yapısı gibi sorunsallar alanında yeni yorumlar getirdiği inancındadır. Zizek, Lacancı literatüre başvurarak, ideolojinin fantezi yoluyla yenilendiğini dile getirir. Birey böylece bilinçaltında “jouissance”a sarılarak kendisiyle “Gerçek” arasına mesafe koyar. Kendisini kapitalist ekonominin sürekliliğini sağlayan edilgen bir dişli olarak değil de bu döngüden çıkarı olan bir özne olarak algılar, kültürel-sanatsal alandaki devletin ideolojik aygıtlarının sağladığı olanaklardan keyif alır; bunların gerçek amacını görmez.

Zizek’e göre ilerleme, reformist bir programın parçası olarak gelişemez, o sürekli bir tekrar hareketidir. Zizek’in bu yorumu, Nietzsche’nin zamana getirdiği “bengi dönüş” yorumunu anımsatmaktadır. Zizek’in ilerlemeyi evrimsel süreçlere göre değil,  sonsuza kadar yeniden başlanan ilerici bir tekrar hareketi olarak kavradığı görülmektedir.

Zizek’in Pre-Apokaliptik Çağ’a ilişkin tezlerinden yola çıkarak; bu kaosun ortasında teorinin siyasi pratikler üzerinden yeniden tanımlanması gerektiği inancındayız. “Zizek Club” bu iradeden doğmuştur. Bu bir topluluk değildir; Zizek Club teorik çalışmaların ön planda olduğu tarafsız bir okuma ve tartışma alanıdır. Bu yapı, Zizek’in tezlerini kutsallaştırmaz, bütün kuramcılar gibi onun düşüncelerini de tarafsız bir incelemeye tabi tutar.

Burada temel hedef, egemen paradigma tarafından ustalıkla yönlendirilen sosyal medya araçları nedeniyle unutulan enerjiyi teorik boyutta yeniden keşfetmektir. Kapitalizmin çöküşünün yaklaştığı ve bunu kronik ve öngörülemez bir kaotik sürecin izleyeceği düşüncesi, bu çevrenin temel çıkış noktasıdır. Bu çerçevede Apokaliptik Çağ üzerine olan tezler, bu çevredeki teorik tartışmaların merkezinde yer alacaktır.

Zizek Club’ın statik bir siyasi duruşu var mıdır?

Bireysel olarak bu çevrenin çalışmalarını takip eden ya da aktif üretim sürecine dahil olan her bireyin benimsediği belirli bir siyasi perspektifi olabilir. Lakin bu çevre akademik açıdan farklı perspektiflere eşit mesafede duracak; güçlü teorinin baskın çıkacağı inancına kendini dayandırarak tartışma öncesinde dogmatik bir tercihte bulunmayacaktır. Çalışmalar polemik düzeyinde değil, akademik açıdan teorik fikir alışverişi ve paylaşım merkezinde olacaktır.

Zizek Club’ın herhangi bir çevreyle ilişkisi var mıdır?

Neo-Beat de dahil olmak üzere(ki Neo-Beat küresel boyutta, “Satürn Fısıldadı” mottosunu yansıtan, objektif koşulların tekrar oluşacağı ana dek hiçbir şekilde herhangi bir projeyle tekrar ortaya çıkmayacağı için), herhangi bir kurumla, toplulukla, dernekle ya da çevreyle organik ilişkisi bulunmamaktadır. Zizek Club, akademik ve teorik kaygıların ön planda olduğu bir okuma ve tartışma grubudur. Bu çevrenin çalışmalarının yayın akışı ise otonom bir üretim alanı olan adastraa.net üzerinden gerçekleştirilecektir.

Bu çevrenin temel amacı nedir?

Zizek Club’ın temel amacı, çağımızın değişen dinamiklerini göz önünde bulundurarak teorik açıdan kolektif bir çabayla yeni analiz yöntemleri geliştirmek, bu çevre içinde olan kişiler arasındaki fikir alışverişleri yoluyla farklı alanlarda yetkin araştırmacılar arasında bir diyalog ortamı oluşturmak ve sosyal bilimlerle ilgilenen okurları ve araştırmacıları bir araya getirmektir.

Zizek Club’ın ilk projesi nedir?

“Pandemi ve Pre-Apokaliptik Çağ” üzerine, herkesin erişimine açık olacak online bir dosya oluşturmaktır. Bu dosya, siyaset bilimi, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi farklı disiplinlerin analizlerini içerecek daha önce yayımlanmamış güncel teorik metinlerden oluşacaktır. Bu dosyalar, uzmanlık alanlarına göre o alanda yetkin “Editör Kurulu” tarafından hazırlanacaktır. Her yeni dosya öncesi, çevre içinde yapılacak açık fikir alışverişiyle kurul yeniden biçimlendirilecektir. Bu fikir alışverişleri ilk etaplarda online kanallar üzerinden gerçekleşecek olmakla birlikte, pandemi sürecine göre reelde belirlenen bazı lokasyonlarda da gerçekleştirilebilir.

Zizek Club’a katılım süreci nasıl olacaktır?

Bu çevrenin yayımladığı metinler ve düzenleyeceği workshoplar herkese açık olmakla birlikte, aktif olarak üretim sürecine dahil olmak isteyen isimlerden iki şekilde mail grubuna katılım için başvuruda bulunabilirler:

1.zizekclub@gmail.com’a, twitter adreslerini içeren bir mail göndermeleri…

2. Twitter’da @adastraanet hesabına DM üzerinden başvuru mesajını iletmeleri

Başvurulara en kısa sürede Zizek Club Editör Kurulu tarafından dönüş yapılacaktır. Okurların ilgi alanlarına yönelik teorik bir çalışma ya da workshop düzenlendiğinde kendilerine bilgi verilecektir.

Bu okuma ve tartışma grubu, Ulus Baker’in anısına adanmıştır.

Attığımız her adım, kapıldığımız her düş, sonunda anlamsız bir şarkıya dönüşüyordu. Yaşam anlamsızlaşıyordu. Yaşam anlamsızlaşacaktı. Ve Spinoza’yla derse başlayacaktı Ulus Baker: “Anlamak, sevmenin başlangıcıdır!”

The following two tabs change content below.

enjolras

Per aspera ad astra l adastraa.net

Email adresiniz paylaşılmayacak